Sera Yerinin Seçimine Etki Eden Faktörler Nelerdir.

Sera Yerinin Tanımı : Sonbahar, kış ve ilkbahar aylarında yüksek ışık yoğunluğuna sahip, kışı ılımlı, iyi ulaşım olanakları, pazar istekleri olan, ucuz yakıtı, devamlı elektriği, iyi nitelikli sulama suyu ve toprağı bulunan, şiddetli rüzgarlara kapalı ve nitelikli işçinin bulunabildiği yerler uygun sera yerleridir. Sera yerinin seçimine etki eden faktörler Ekolojik ve Ekonomik Faktörler olarak iki grupta incelenir.
  1. Ekolojik Faktörler : Işık, sıcaklık, rüzgar, yağış, toprak, su, tapografik durumdur.
    1. Işık : Canlıların yaşayabilmesi için enerji gerekir. Canlılar bu enerjiyi güneşten sağlarlar. Güneşten sağlanan bu enerji bitkiler tarafından kimyasal enerjiye çevrilir. Fotosentez yeşil bitkilerin güneş ışığı altında kökleri ile aldığı suyu ve yaprakları ile aldığı karbondioksitle birleştirerek organik madde yapılması olayıdır ve ışıksız koşullarda diğer koşullar var olsa da gerçekleşmeyen bir olaydır. Işığı sağlayamadığımız zamanlarda yapay ışıklandırma yapmalıyız. Fotosentez olayında ışınlar 360-760 mm arasında değişen güneş ışınlarıdır.
    2. Sıcaklık : Seralarda ısıtma harcamaları ne kadar az olursa kar o kadar fazla olur. Yapılan çalışmalar bir seranın ; Erzurum da 6 ay, Ankara da 5 ay, Samsun da 4 ay, İzmir de 3 ay, Antalya da 2 ay ısıtılması gerektiğini ortaya koymuştur. Oysa Antalya'nın Demre, Alanya, Gazipaşa ve Mersin'in Anamur ilçelerinde mikro klimalarda kışın bile hiç ısıtmasız üretim yapılabilmektedir. Isıtma masrafının en az ve ucuz olduğu yerleri tercih etmemiz karımızı arttıracaktır.
    3. Rüzgar : Sera yerinin seçiminde rüzgar 4 nedenle önemlidir.
      1. Rüzgar sera örtü ve konstrüksiyonuna bir yük bindirebilir. (harcamayı arttırır)
      2. Isıtma kaybını arttırır.
      3. Doğal havalandırmayı etkiler.
      4. Seralarda bazı fiziksel zararlara neden olur. Bundan dolayı sağlam sera kurmak için harcamalar artar, ısıtma harcamaları artar. Serayı rüzgara ters yönlü açıp öyle havalandırırız. Rüzgar seralarda oransal nemi düşürür. Aşırı rüzgar kırılma, çökme, yırtılma gibi fiziksel zararlara yol açacağından rüzgar kıranlarla önlem alınmalıdır. Rüzgar kıranların yeterli olmadığı bölgelerde sera kurmak istenirse seranın dar yüzünü rüzgara çevirmemiz gerekir. Canlı rüzgar kıranlar, cansız rüzgar kıranlardan daha etkilidir. Cansız rüzgar kıranlar hava akımına izin vermezler.
    4. Yağış : Yağışlar kar, yağmur ve dolu şeklinde etkilidirler.
      1. Kar : Kar olan bölgelerde sera çatısında kar birikebileceği için statik hesaplar yapılırken kar yükü de hesaplanır. Bu da kuruluş harcamalarını arttırır. Bu yüzden blok seralar önerilmez. Çünkü blok seralar kullanılırsa kar yükü de hesaplanır.
      2. Yağmur : Sürekli yağmur yağışları ısı kaybını arttırır, ışık yetersizliğine neden olur ve sera içinde sızmalara neden olur. Bu nedenle çok yağış alan bölgelerde suların hemen akıp gitmesi için drenaj kanalları açılmalı ve çatıdaki oluklara %0,5-1'lik eğim verilmelidir. Baştaki dikmelere 2,5 m, sondakilere 2 m. yükseklik verilerek suların hızla akıp gitmesi sağlanır.
      3. Dolu :Sık ve kuvvetli dolu yağışı olan bölgelerde çatı kaplamalarına özen gösterilmelidir. Örneğin 4 mm'lik cam yada sert plastik kullanılması gibi.
    5. Toprak : İyi bir sera toprağı olmayan yerlerde kurulan seralarda dolgu toprakla çalışılabilir. Fakat sera toprağının 2-3 yılda bir 50 cm'lik kısmı kazınıp değiştirilmelidir. İyi bir sera toprağı kumlu-tınlı organik ve besin maddesince zengin, hastalık ve zararlılardan arındırılmış, su tutma gücü yüksek, geçirgenliği iyi, bol havalı Ph' ı 5,5-7 arasında tuzlu olmayan, toprak altı suyu en az 2 metre derinde olan topraktır. En iyi toprak tınlı topraktır. Tınlı toprağın bileşimi (%7-27 kil, %28-50 mil, %52'den az kum)şeklindedir. İyi bir sera toprağında %50 toprak, %25 su, %25 hava olmalıdır.
    6. Su : Yağmurlardan yoksun olan seralarda suya yakınlık istenir. Suyun kalitesi yüksek olmalıdır. Çünkü çabuk tuzlanan sera topraklarının sulanmasında her su kullanılmaz. Sera sulamada kullanılacak su soğuk olmamalı, dinlendirilmiş olmalı, temiz olmalı, hastalık ve zararlılardan arı olmalı, suların tuzluluk durumları ve (EC) elektriksel geçirgenlikleri arasında büyük ilişki vardır. Elektriksel geçirgenliğine bor ve klor oranına sodyum yüzdesine ve konsantrasyonuna bakılmalıdır.
    7. Tapografik Durum : Sera kurulacak yerin tapografik durumu önemlidir. Güneye eğimli yamaçların güneş alma şansı çok daha yüksektir. Yüzey sularının kolayca akıp gitmesi ve ısıtma kolaylığı için eğim önemlidir. %1-1,5 eğimli yerlerde, merkezi ısıtma yapan yerlerde bir pompaya gerek duymadan merkezi sistemle ısıtma yapılabilir.
  2. Ekonomik Faktörler : Yol, yerleşim yerlerine yakınlık, pazar istekleri, yakıt, gübre, dezenfektan ve elektrik ile işçidir.
    1. Pazar İstekleri ve Pazara Yakınlık : Sera ürünleri her pazarda değerini bulamaz. Fiyatlarının yüksekliğinden dolayı belli bir tüketicisi vardır. Sera ürünlerinin uzak pazarlara gönderilmesi sırasında kaybedecekleri su, onların pörsümelerine, çürümelerine ve kalitesinin düşmesine  yol açar. Bu nedenle büyük pazarlara yakın kurulmalıdırlar.
    2. Yakıt, Gübre, Dezenfektan ve Elektrik : Yakıt sadece ısıtılan seralar için önemlidir. Taşıma masrafını azaltmak için yakıta yakın yerlere kurulması istenir. Elektrik otomatik düzene bağlanan seralar için çok önemlidir. Elektriksiz hiç bir serada iş yapılamaz, masrafı azaltmak için en ucuz ve en kolay elde edilebilenleri tercih edilir. Gübre ve dezenfektan seracı için çok gereklidir. Olmazsa olmazıdır. Masrafı düşürmek için bunların seraya yakın yerlerde olması istenir.
    3. İşçi : Seracılık bilgi isteyen okur-yazarlık ve yetenek isteyen bir iştir. Sera nemini, sıcaklığını ve benzeri olayları aletlerle ölçebilecek bir kişi olması istenir.
Devamını oku »

Seraların Sınıflandırılması

Seralar; büyüklüklerine, kuruluş özelliklerine, yararlanılma durumlarına, hareketlilik durumlarına, örtülerine, iskeletlerine, ve çatı şekillerine göre 7 grupta sınıflandırılır.
  1. Büyüklüklerine göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar büyüklüklerine göre 3'e ayrılır.
    1. Büyük Seralar : Genişlik 10-16 m, uzunluk 50-100 m, taban alanı 1000 m² üstünde,
    2. Orta Seralar : Genişlik 4-20 m, uzunluk 20-50 m, taban alanı 100-1000 m² dir.
    3. Küçük Seralar : Genişlik 1-6 m, uzunluk 2-20 m, taban alanı 100 m² nin altındadır.
  2. Kuruluş Özelliklerine Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar kululuş özelliklerine göre 4' e ayrılır.
    1. Tek Seralar : Hiç bir yere (duvar vb.) bağlantılı olarak kurulmayan seralardır. Tek seralardaki çatı sayısın (M) çatı şeklinde artırarak kurmak tercih edilir.
    2. Bitişik Seralar : Her hangi bir yere (duvar, ev, sera vb.) bağlantılı  bitişik olarak kurulan seralardır. Genelde güneye eğimli basit çatılara sahiptirler. Güneş seraları bitişik seralara örnektir.
    3. Blok Seralar : Birden fazla seranın yan yana kurulmasıdır. Blok seralarda bölmeli blok seralar ve bölmesiz blok seralar olarak ikiye ayrılır.
      1. Bölmeli Blok Seralar : Serada ortak olarak bulunan yan yüzeylerin, kaldırılmaması bırakılması halinde bölmeli blok seradır.
      2. Bölmesiz Blok Seralar : Seralarda ortak olarak bulunan yan yüzeylerin kaldırılması halinde bölmesiz blok seradır. Blok seralar arasında venlo tipi seralardan bahsedilir. Bu sera tipinde dikmeler hafif ve iskelet galvanize çeliktir. Genişliği 3,20 m, yan yükseklikleri 2,20 m, çatı yüksekliği 3,320 m, çatı eğim açıları 25-27 derecedir.
    4. Kule Seralar : Kule seralar küçük üretim alanlarından büyük üretim alanları oluşturmak için kurulurlar. Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde bu sera örneğine rastlanır. Kule seralarda bir dişli düzene bağlı raf sistemi ile üretim alanı genişletilebilir. Bu raflara saksılar yerleştirilebileceği gibi bitki yetiştirme tekneleri de yerleştirilebilir.
  3. Yararlanılma Durumlarına Göre Seralar : Yararlanılma durumlarına göre seralar 4'e ayrılırlar.
    1. Yetiştirme Seraları : Üretime dönük hıyar, domates vb. sebzelerin yetiştirildiği seralardır.
    2. Üretme Seraları : Sebzecilikte fide üretimine ve özellikle hibrit tohum üretimine yönelik olarak kullanılan seralardır.
    3. Araştırma Seraları : Her türlü yapısal ve üretime dönük çalışmaların yapıldığı genelde klima kontrollü seralardır.
    4. Sergileme Seraları : Daha çok süs bitkilerinin ya halka ya da özel zevklere için sergilendiği seralardır.
  4. Hareketlilik Durumlarına Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar hareketlilik durumlarına göre ikiye ayrılır.
    1. Hareketsiz Seralar : Yaygın bir şekilde çevremizde görülen temeller üzerine oluşturulmuş seralardır.
    2. Hareketli Seralar : Raylar üzerinde kurulmuş ve hareket ettirilebilen seralardır. İlk kez İngiltere de kullanılmıştır. Bu seraların dezavantajı kuruluş harcamaları ve ısı kaybı yüksek olur. Avantajı ise seranın hareket ettirilebilmesi nedeniyle her yıl değişik toprak kullanma olanağı vardır. Ayrıca bu tip seralar yıl içinde birden fazla türün aynı çatıdan yararlanılarak yetiştirilebilmesi şansını getirir. Hollanda, Almanya ve İngiltere de az da olsa örnekleri vardır. Genelde büyüklükleri 600-500 m² arasındadır. Genişlikleri 12-15 m, yan yüksekliği 2-2,20 m, çatı yükseklikleri 5,60-6,50 m. arasındadır. Çatı eğim açıları 27 derecedir.
  5. Örtü Materyallerine Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar örtü materyallerine göre ikiye ayrılırlar.
    1. Cam Seralar : Cam seralarda genellikle iki farklı cam kullanılır. Bunlar normal pencere ve sera camı da denilen mat, emprime camlardır.
    2. Yumuşak Plastik Örtü Seraları : Sera örtüsü olarak kullanılan plastikler Polyethylene (PE, Polyvinylechicrid) (PVC) gibi yumuşak plastiklerle Polymemethylmetacrylate (PMMA) ve Polyvinylfluorid (tedlar) gibi sert plastiklerdir.
  6. İskeletlerine Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar iskeletlerine göre ikiye ayrılırlar.
    1. İskeletsiz Seralar : Şişirme seralar olarak bilinirler. Şişirme seralarda kullanılacak örtüde istenilen özellikler;
      1. Gerilim kuvvetine karşı koyabilmesi,
      2. Yırtılmaması ve esnek olması,
      3. Nem, rüzgar, ultra viyola ışınları gibi ekolojik koşullara dayanıklı olması,
      4. Zamanla fiziksel özelliğini yitirmesi,
      5. Yanmaması,
      6. Kimyasal dayanıklılığının olmasıdır. Şişirme seralarda havalandırma otomatik düzenle sağlanır.
      7. Şişirme seraların üstünlükleri ise;
        1. Kuruluşları kolay ve ucuzdur.
        2. Makinalı tarıma uygundur.
        3. Işıklanma %15-20 oranında daha fazladır. Çünkü seraya gelen güneş ışığının bir kısmı absorbe edecek iskelet yoktur.
        4. İçinde dikme yoktur.
        5. Hava sızmaları en aza indirgenmiş durumdadır. (Plastik örtü etekleri toprağa gömüldüğü için) Bu nedenle karbondioksit gübrelemesinden daha iyi sonuç alınır.
        6. Seralar katlanıp kaldırılarak bitkilerin dış koşullara bırakılması söz konusu olabilir.
        7. Sera içindeki nem oranı yüksek olduğundan bitkilerin su gereksinmeleri %10 daha azdır.
        8. Şişirme seraların sakıncaları ise : Bu seralar kar yükünü taşıyamayacağı için kar olan bölgelerde ve rüzgara açık (rüzgara karşı koyamayacakları için) kurulamazlar. Sera içi havasının oransal nemi yüksek olduğu için özellikle mantarı hastalıklar konusunda daha dikkatli olmayı gerektirir.
    2. İskeletli Seralar : En çok iskelet malzemesi olarak ahşap, çelik ve metal profil kullanılır. Galvanize demir ve galvanize sac da kullanılır. Ağaç malzemeyi çürüme ve böcek zararlılarından korunmak için boyamamız ve ilaçlamamız gerekir. Demir iskelete de arada bir boyama yapılmalıdır.
  7. Çatı Şekillerine Göre Seraların Sınıflandırılması :Seralar çatı şekillerine göre beşe ayrılırlar.
    1. Yay Çatılı Seralar : Genelde yüksek tünel olarak nitelendirilen seralara yay çatılı seralar denir.
    2. Basit Çatılı Seralar : Daha çok bitişik seralarda görülür.
    3. Beşik Çatılı Seralar : Tek seralarda çatılar genellikle beşik çatılıdır.
    4. M Çatılı Seralar : Bunlar blok seralardır.
    5. Mansart Çatılı Seralardır.
Devamını oku »

Genel Seracılık

Sera ve Seracılığın Tanımı Türkiye ve Dünya Seracılığı

Sera Nedir?

Kültür bitkilerinin mevsimleri dışında yetiştirilmelerine olanak sağlayan yapay yetiştirme ortamlarıdır. Seralar bitkilerin çevre koşullarını kontrol altında tutabilmek için kurulurlar.

Seracılık Nedir?

Seralarda yapılan bitkisel üretime seracılık denir. Her ne kadar kışlık sebzelerin yazın, yazlık sebzelerin de kışın serada yetiştirilebileceği anlamını taşısa da genelde sebze seracılığı yazlık sebzelerin kışın yetiştirilmesi şeklide gelişme göstermiştir. Bunun üç nedeni vardır.
  1. Seraları soğutmanın ısıtmadan daha masraflı olması,
  2. Kışlık sebzelerin alıcısının hiç bir zaman yazlık sebzelerinki kadar bol olmaması,
  3. Sera sebzesi olarak ilk iki sırada yer alan domates ve hıyarın çiğ olarak ta tüketilebilmeleri nedeniyle az miktarda az miktarda alınabilmeleridir.
Turfandacılık Nedir?

Turfandacılık zamanından önce yetiştirme (erkencilik)'tir. Yani; açıkta ürün yokken ürün elde etmektir. Turfandacılık ta fazla yatırım istenmeyen ve sadece bitkileri ilkbahar ve sonbahar donlarından korumayı amaçla alçak ve yüksek plastik tüneller, çeşitli yastıklar, balçova kasaları hatta şapkalar yeterlidir.
Seracı bir üretim programı hazırlayıp uygulayabilme şansına sahiptir. Örneğin böyle bir seracının yılbaşında domates pazarlama isteğini gerçekleştirebilmesi için yıl başından (4-4,5) ay geriye giderek tohum ekini yapması yeterlidir. Oysa turfandacılıkta doğaya bağımlılık tümüyle ortadan kaldırılamaz.

Türkiye de Seracılık

Türkiye de seracılık 1940 yılında Antalya da başlamıştır. En çok seracılık kıyı şeritlerinde yapılmaktadır. 1960 yılından itibaren hızla gelişmeye başlamış, 10 dekardan 1987 yılına kadar 120.000 dekara ulaşmıştır.
Kıyı şeritlerinde İstanbul, Yalova'dan başlayıp Ege, Marmara ve Akdeniz şeritlerine kadar ulaşmıştır. Ege bölgesi searacılık için geçiş oluşturur. Ege de hem meyve, hem sebze hem de çiçekçilik vardır.
Son 10 yıldır karadeniz bölgesinde seracılık artış göstermiştir. (2005 yılı verisi) Bu artışın nedenleri ise :
  1. Karadeniz bölgesinin dağlık oluşundan dolayı taşımacılığın masraflı olmasına bağlı olarak diğer bölgelerden getirilen sebzelerin çok pahalı olması,
  2. İlkbahar ve son bahar sebze üretiminin fazla yağıştan zarar görmesi,
  3. İlkbahar da ekim dikim işlemleri için bahçeye yağmurdan girememek, sonbahar da yine aynı nedenden dolayı hasadı zamanında yapamamak örtü altı sebzeciliğini zorunlu hale getirmiştir.
Türkiye de bilinçli seracılık Antalya ve çevresinde yapılmaktadır. Bazı bölgelerde tek bir çeşit sebze üretilirken bazı bölgelerde birden fazla sebze türü üretilir. Antalya' da domates, İzmir de hıyar, Kazanlı da biber birinci derecede sera sebzesidir. Türkiye de seralarda genelde domates yetiştirilir. Türkiye de sera sebze türlerinin %60' ını domates, %20'sini hıyar, %15'ini biber, %5'ini ise diğer sebzeler oluşturur.
Türkiye de plastik sera alanlarımız cam sera alanlarımızdan çok daha fazladır. 1985' te seralarımızın %88' i plastik, %12' si cam seralardır.  Daha önce plastik seralarda ahşap ya da demir malzeme kullanılırdı. Şimdi ise bunların yerini cıvata montajlı galvanizli malzemeler almaya başlamıştır. Cam seralarda ise çelik veya demir kullanılır. Seralarımızın en büyük sorunu ise klima düzenlemesine gereken önem verilmemesidir.
Son yıllarda sera ile ilgili çalışmalar içinde en çok dikkati çeken bir gelişme de havalandırma, ısıtma, sulama, hava nemi ve karbondioksit oranının bilgisayarlarla otomatize edilebildiği düzenlerin ülkemizde de üretilebiliyor olmasıdır.
Ayrıca seralarda ısıtma amacıyla sıcak hava vericileri ve doğal kaynaklardan (jeotermal enerji) yararlanılmaya başlanılmıştır. Örneği; Denizli, Afyon, İzmir, Aydın, Ankara, Kütahya gibi illerde jeotermal enerjiden faydalanılır.

Dünya da Seracılık

Dünya da seracılık Türkiye'nin tersine oldukça eskidir. Eski Yunan eserlerinden M.Ö. 5. YY. da seracılığa benzer bir yetiştiricilik yapıldığı anlaşılmaktadır. İlk Romalılar seralarda yetiştiricilik yapmıştır. Kuzey Avrupa ülkelerinde seracılığı ilk başlatan İngiltere'dir. En güzel ve ileri seracılık ise bir akdeniz ülkesi olan İspanya'da yapılmaktadır. Hollanda ve Japonya'da da seracılık iyidir. Dünyanın ilk modern serası Amerika'da yapılmıştır. Dünyada 30-40° enlem kuşağı ülkeleri seracılıkta şanslı durumdadır. Dünya seracı ülkeleri ikiye ayrılır.
  1. Serin-soğuk iklim kuşağındakiler
  2. Ilıman-sıcak iklim kuşağındakiler
Hollanda sera teknolojisi ve üretim açısından lider durumdadır. Bu kuşak seracılıkta  yapı elemanı olarak metal, örtü olarak ise cam ve sert plastikler (geliştirilmiş sert plastik) kullanmakta ve klima düzenlemesine özen göstermektedir.

Seraların Sınıflandırılması:

Seralar; büyüklüklerine, kuruluş özelliklerine, yararlanılma durumlarına, hareketlilik durumlarına, örtülerine, iskeletlerine, ve çatı şekillerine göre 7 grupta sınıflandırılır.
  1. Büyüklüklerine göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar büyüklüklerine göre 3'e ayrılır.
    1. Büyük Seralar : Genişlik 10-16 m, uzunluk 50-100 m, taban alanı 1000 m² üstünde,
    2. Orta Seralar : Genişlik 4-20 m, uzunluk 20-50 m, taban alanı 100-1000 m² dir.
    3. Küçük Seralar : Genişlik 1-6 m, uzunluk 2-20 m, taban alanı 100 m² nin altındadır.
  2. Kuruluş Özelliklerine Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar kululuş özelliklerine göre 4' e ayrılır.
    1. Tek Seralar : Hiç bir yere (duvar vb.) bağlantılı olarak kurulmayan seralardır. Tek seralardaki çatı sayısın (M) çatı şeklinde artırarak kurmak tercih edilir.
    2. Bitişik Seralar : Her hangi bir yere (duvar, ev, sera vb.) bağlantılı  bitişik olarak kurulan seralardır. Genelde güneye eğimli basit çatılara sahiptirler. Güneş seraları bitişik seralara örnektir.
    3. Blok Seralar : Birden fazla seranın yan yana kurulmasıdır. Blok seralarda bölmeli blok seralar ve bölmesiz blok seralar olarak ikiye ayrılır.
      1. Bölmeli Blok Seralar : Serada ortak olarak bulunan yan yüzeylerin, kaldırılmaması bırakılması halinde bölmeli blok seradır.
      2. Bölmesiz Blok Seralar : Seralarda ortak olarak bulunan yan yüzeylerin kaldırılması halinde bölmesiz blok seradır. Blok seralar arasında venlo tipi seralardan bahsedilir. Bu sera tipinde dikmeler hafif ve iskelet galvanize çeliktir. Genişliği 3,20 m, yan yükseklikleri 2,20 m, çatı yüksekliği 3,320 m, çatı eğim açıları 25-27 derecedir.
    4. Kule Seralar : Kule seralar küçük üretim alanlarından büyük üretim alanları oluşturmak için kurulurlar. Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde bu sera örneğine rastlanır. Kule seralarda bir dişli düzene bağlı raf sistemi ile üretim alanı genişletilebilir. Bu raflara saksılar yerleştirilebileceği gibi bitki yetiştirme tekneleri de yerleştirilebilir.
  3. Yararlanılma Durumlarına Göre Seralar : Yararlanılma durumlarına göre seralar 4'e ayrılırlar.
    1. Yetiştirme Seraları : Üretime dönük hıyar, domates vb. sebzelerin yetiştirildiği seralardır.
    2. Üretme Seraları : Sebzecilikte fide üretimine ve özellikle hibrit tohum üretimine yönelik olarak kullanılan seralardır.
    3. Araştırma Seraları : Her türlü yapısal ve üretime dönük çalışmaların yapıldığı genelde klima kontrollü seralardır.
    4. Sergileme Seraları : Daha çok süs bitkilerinin ya halka ya da özel zevklere için sergilendiği seralardır.
  4. Hareketlilik Durumlarına Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar hareketlilik durumlarına göre ikiye ayrılır.
    1. Hareketsiz Seralar : Yaygın bir şekilde çevremizde görülen temeller üzerine oluşturulmuş seralardır.
    2. Hareketli Seralar : Raylar üzerinde kurulmuş ve hareket ettirilebilen seralardır. İlk kez İngiltere de kullanılmıştır. Bu seraların dezavantajı kuruluş harcamaları ve ısı kaybı yüksek olur. Avantajı ise seranın hareket ettirilebilmesi nedeniyle her yıl değişik toprak kullanma olanağı vardır. Ayrıca bu tip seralar yıl içinde birden fazla türün aynı çatıdan yararlanılarak yetiştirilebilmesi şansını getirir. Hollanda, Almanya ve İngiltere de az da olsa örnekleri vardır. Genelde büyüklükleri 600-500 m² arasındadır. Genişlikleri 12-15 m, yan yüksekliği 2-2,20 m, çatı yükseklikleri 5,60-6,50 m. arasındadır. Çatı eğim açıları 27 derecedir.
  5. Örtü Materyallerine Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar örtü materyallerine göre ikiye ayrılırlar.
    1. Cam Seralar : Cam seralarda genellikle iki farklı cam kullanılır. Bunlar normal pencere ve sera camı da denilen mat, emprime camlardır.
    2. Yumuşak Plastik Örtü Seraları : Sera örtüsü olarak kullanılan plastikler Polyethylene (PE, Polyvinylechicrid) (PVC) gibi yumuşak plastiklerle Polymemethylmetacrylate (PMMA) ve Polyvinylfluorid (tedlar) gibi sert plastiklerdir.
  6. İskeletlerine Göre Seraların Sınıflandırılması : Seralar iskeletlerine göre ikiye ayrılırlar.
    1. İskeletsiz Seralar : Şişirme seralar olarak bilinirler. Şişirme seralarda kullanılacak örtüde istenilen özellikler;
      1. Gerilim kuvvetine karşı koyabilmesi,
      2. Yırtılmaması ve esnek olması,
      3. Nem, rüzgar, ultra viyola ışınları gibi ekolojik koşullara dayanıklı olması,
      4. Zamanla fiziksel özelliğini yitirmesi,
      5. Yanmaması,
      6. Kimyasal dayanıklılığının olmasıdır. Şişirme seralarda havalandırma otomatik düzenle sağlanır.
      7. Şişirme seraların üstünlükleri ise;
        1. Kuruluşları kolay ve ucuzdur.
        2. Makinalı tarıma uygundur.
        3. Işıklanma %15-20 oranında daha fazladır. Çünkü seraya gelen güneş ışığının bir kısmı absorbe edecek iskelet yoktur.
        4. İçinde dikme yoktur.
        5. Hava sızmaları en aza indirgenmiş durumdadır. (Plastik örtü etekleri toprağa gömüldüğü için) Bu nedenle karbondioksit gübrelemesinden daha iyi sonuç alınır.
        6. Seralar katlanıp kaldırılarak bitkilerin dış koşullara bırakılması söz konusu olabilir.
        7. Sera içindeki nem oranı yüksek olduğundan bitkilerin su gereksinmeleri %10 daha azdır.
        8. Şişirme seraların sakıncaları ise : Bu seralar kar yükünü taşıyamayacağı için kar olan bölgelerde ve rüzgara açık (rüzgara karşı koyamayacakları için) kurulamazlar. Sera içi havasının oransal nemi yüksek olduğu için özellikle mantarı hastalıklar konusunda daha dikkatli olmayı gerektirir.
    2. İskeletli Seralar : En çok iskelet malzemesi olarak ahşap, çelik ve metal profil kullanılır. Galvanize demir ve galvanize sac da kullanılır. Ağaç malzemeyi çürüme ve böcek zararlılarından korunmak için boyamamız ve ilaçlamamız gerekir. Demir iskelete de arada bir boyama yapılmalıdır.
  7. Çatı Şekillerine Göre Seraların Sınıflandırılması :Seralar çatı şekillerine göre beşe ayrılırlar.
    1. Yay Çatılı Seralar : Genelde yüksek tünel olarak nitelendirilen seralara yay çatılı seralar denir.
    2. Basit Çatılı Seralar : Daha çok bitişik seralarda görülür.
    3. Beşik Çatılı Seralar : Tek seralarda çatılar genellikle beşik çatılıdır.
    4. M Çatılı Seralar : Bunlar blok seralardır.
    5. Mansart Çatılı Seralardır.
Devamını oku »

Organik Tarımın Tarihçesi

Ülkemizde 01.12.2004 yılında 5262 sayılı kanunla organik tarım kanunu çıkarılmış ve bu kanun 2005 yılında tekrar düzenlenmiştir. Değişik sektörlerde görev yapan gönüllülerce 1992 yılında (ETO) Ekolojik Tarım Organizasyonu derneği kurulmuştur. Bu dernek Türkiye'nin muhatap olarak kabul ettiği tek organizasyondur ve amacı ekolojik alandaki temel bilgilerin verilmesidir. Unutulmaması gereken konu ise konvansiyonel ve ekolojik tarım sistemindeki temel yaklaşım farkıdır.

Konvansiyonel Tarım (kısa süreli ilerleyemeyen) : İlaç ve kimyasal gübrelemenin yapıldığı bizim kullandığımız ilkel tarımdır. Konvansiyonel tarımda geçerli olan lepo sisteminde her sorun tek tek ele alınıp çözümler birleştirilerek resim tamamlanır.
Ekolojik (Organik) Tarım : Ekolojik tarımda ise ilaç ve kimyasal gübreler kullanılmaz. Tamamen doğal yöntemler kullanılır. Burada resim önce tüm incelenip bütünsel bir yaklaşımla üretilir ve uzun yıllara yönelik planlama yapılır.
Sürdürülebilir Tarım : Geleceğin tarım yöntemidir. Yani ilerleyebilir tarımdır. İkiye ayrılır.
  1. Organik Tarım
  2. Topraksız Tarım
Her geçen gün dünya nüfusunun artması, ayrıca üretim alanlarının daralması, fabrika atıklarının yarattığı sorunlar, aşırı gübreleme vb. çevre sorunları insanları daha yoğun konvansiyonel tarıma yönlendirdi. Buharlı makinaların keşfi ile başlayan sanayi ve teknolojideki hızlı ilerlemeler birim alandan daha fazla ürün almak için sentetik kimyasal gübrelerin ve bitki korumayı daha mükemmelleştirmek için sentetik kimyasal ilaçların kullanımını ön plana çıkarmıştır. Bunların tek yanlı kullanımında ortaya çıkmaya başlayan sakıncalar ileri görüşlü bazı tarımcılar tarafından terk edilmiştir. Söz konusu tarımcılar maximum verim almayı ve bunu ucuza mal etmeyi düşünen fakat doğada meydana gelen tahribatı hiç dikkate almayan bu gidişin durması gerektiğini anlamıştır ve tarımın sürdürülebilmesi için ekolojik (organik-biyolojik) tarım adı altında alternatiflerini ortaya koymuşlardır.
1970' lerdeki açlık sorununa çözüm olarak "Yeşil Devrim" olarak anılan tarım politikaları oluşturulmakla birlikte asıl sorunun üretim miktarı değil paylaşımdan kaynaklandığı da ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerin sonucunda alternatif bir üretim sistemi olan ekolojik tarım ortaya çıkmıştır.
Ekolojik ürünlerin ticari olarak önem kazanmaları ile üretimden tüketiciye kadar uzanan zincirde bazı kuralların konması zorunlu olmuştur. Bu alanda lokomotif görevi yapan Avrupa topluluğu ülkeleri öncülük yaparak bitkisel üretimi şekillendiren ve pazara sunulmasını düzenleyen yönetmelik ortaya çıkarmışlardır. Ülkemizde de Tarım Bakanlığına düzenleme yetkisi veren yönetmeliğin "Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu" (İFAOM) tarafından bu "Temel İlkeleri" "Temel Standartlar" olarak revize edilmiştir.
Ekolojik tarımda güdülen amaç;  Öncelikle kötü gidişi durdurmak ve mümkün olduğunca çevreyi, insan sağlığını tehlikeye düşürmeyen onları sağlıklı ürünlerle besleyen bir hale getirmektir.
Organik tarımda bitki besleme ve koruma en az konvansiyonel üretim kadar önemlidir. Konvansiyonel üretimde birinci hedef verim iken organik tarımda birinci hedef kalitedir.
Azotlu gübrelerin yer altı sularına karışması doğal suların ve yer altı sularının kirlenmesine neden oldu. Ayrıca tarımda hibrit tohum ve kimyasal ilaçlar kullanıldı ve 1950'li yıllarda yeşil devrim politikası gerçekleştirildi. Bütün zararlılara DDT kullanılmaya başlandı ve eskisinden daha büyük kayıplar ortaya çıktı. Bundan sonra ilaç sektörü büyük bir patlama gösterdi ve ilaç, pestisit vb. kullanımı artmaya başladı Ardından çok yoğun gübre kullanımı başladı ve doğal ortam kalmadı. Bu nedenle organik tarıma ihtiyaç duyuldu.
Devamını oku »

Leonardit (Humik Asit)

Leonardit Nedir?

Yüksek oranda humik asitler ile mikro ve makro besin elementleri içeren, tamamen doğal bir madendir. Koyu renkli siyaha yakın mir rengi vardır. Topraktan ilk çıktığında %50-55 civarında humik asit içerir. Leonarditin içindeki yabancı maddeleri eleyerek ayırdıktan sonra (işlendikten sonra) ise humik asit miktarı %80-85'e çıkar. Yani humik asit in ana maddesi leonardittir. Bunun haricinde gübre, torf, linyit, yumuşak ve sert kömürde de humik asit vardır. Fakat bunlarda çok düşük miktarlarda bulunur (%1-20 arası)

Leonardit (Humik Asit) Nerelerde Kullanılır?
  1. Tarımda organik toprak kondisyonlayıcısı olarak,
  2. Humik asit konsantresinde ana hammadde olarak,
  3. Derin sondajlarda sondaj çamuru içine karıştırılarak sert tabaka oluşturulur.
  4. Dökümcülükte döküm kalıp koruma katkı maddesi olarak,
  5. Toprağın ıslah edilmesinde sanayi alanlarındaki kirliliğin, kötü kokuların ve bataklıkların temizlenmesinde,
  6. Zengin organik değerler içermesi nedeni ile hayvan yemi katkı maddesi olarak,
  7. Hava ve su filtre sistemlerinde, kağıt, boya, çimento ve seramik endüstrilerinde,
  8.  Denizde petrol kirlenmelerinin temizlenmesinde,
  9. Sulardaki radyoaktif kirlenmelerin temizlenmesinde,
  10. İnsanlar için hazırlanan hap ve diğer ilaçlarda katkı maddesi olarak (humik asit) kullanılır.
Leonardit İçindeki Humik Asitlerin Oranı Ne Kadardır?

Tüm dünya ülkelerinde leonardit içindeki humik asitlerin oranı en az %50-55 olduğu kabul edilir. Bu oran işlenmeden topraktan çıktığı andaki oranıdır. Fakat leonardit çıkarıldıktan sonra işlenirse (kül ve yabancı maddelerden temizlenirse) bu oran %20-30 civarında artar ve humik asit oranı %85' e ulaşır. Bu oranların farklı olmasının nedenleri ise;
  1. Üretilen leonardit madenlerinin birbirinden oldukça farklı olması,
  2. Humik asit oranını bulmak için yapılan deney yöntemlerinin birbirinden farklı olması,
  3. Bazı kaynaklarda işlenmemiş hümik asit oranı verilirken, bazıları işlenmiş oranları verir.
  4. Değişik firmaların farklı kaynaklardan (torf, gidya, linyit, humus, kömür) hümik asit eldesi ve leonardit olarak pazarlaması,
  5. Madenci ve pazarlayıcı firmaların kendi ürünlerindeki hümik asit oranını yüksek göstermek istemesi,
  6. Leonarditin farklı yerlerden çıkarılmasıdır.
Leonarditin İçindeki Hümik Asitler Nelerdir?
  1. Hümik Asit : Ph' ı 2'den yüksek olan asidik özellikteki sularda çözünemez. Daha yükse Ph derecelerindeki suda veya alkalik özellikteki çözeltilerde çözülür. Molekül ağırlığı fazla olup uzun zincir molekül yapısındadır. Rengi koyu kahverengi ve siyah arasındadır. Humik asidin ortalama olarak Ph'ı 6 olarak kabul edilir. Bunun düşüğü yada fazlası soruna yol açar. Humik asitten alınan verim fulvik aside göre daha fazladır. Humik asit yüksek ve düşük asidik ortamda fulvik aside göre daha iyi çözünür.
  2. Fulvik Asit : Bütün Ph derecelerindeki (asidik ve bazik) suda veya çözeltilerde çözünebilir. Moleküler ağırlığı düşük olup, kısa zincir molekül yapısındadır. Rengi açık sarı ile sarı-kahverengi arasındadır. Uzun zincir toprakta uzun süre kalmayı, kısa zincir ise toprakta daha çabuk alınmayı yani toprakta kısa süre kalmayı sağlar.
Humik Asit Değeri  = Humik Asit + Fulvik Asit

Devamını oku »

Tütün Mozaik Virüsü (TMV) ve Hıyar Mozaik Virüsü (CMV)

Tütün Mozaik Virüsü (TMV)
Çizgi Hastalığı

Yapraklarda daralma (iplikleşme), renkte açılma (yaprak renginde sararma), yaprak üzerinde hafif (yeşilimsi-sarımsı) mozaik şeklinde lekeler, boğum aralarında daralma, büyüme ve gelişmede aşırı gerileme, yaprakta bir solgunluk, kıvrılma şeklinde bozukluk ve girintili çıkıntılı kabarcık şeklinde bir satıh görülür. Bulaşma şiddetine göre bitki bodur kalabilir. Gövdede geniş şeritler halinde kahverengi çizgiler meydana gelebilir. Meyve üzerinde küçük hafif çökük lekeler meydana gelir. Sonra bu lekeler kahverengileşir. Sıcaklığın artmasıyla bazı hallerde hastalığın gelişmesi durur.

Tütün Mozaik Virüsünün Domatesteki Belirtisi :
  1. Yapraklarda daralma,
  2. Yapraklarda renk açılması (kloroz)
  3. Yaprak üzerinde hafif bir mozaikleşme,
  4. Hafif solgunluk,
  5. Boğum araları olması gerekenden az,
  6. Mozaikleşme, kıvırcıklaşma, iplikleşme, yapraklarda girintili çıkıntılı bir satıh oluşmaktadır.


Hıyar Mozaik Virüsü (CMV)
Yaprak İplikleşmesi Hastalığı

Bu hastalık hıyardan geçen bir hastalıktır. Bulaşma yaprak bitleri ve emici böcekler vasıtasıyla olur. Tipik belirtisi domates yapraklarının ayakkabı bağı gibi iplikleşmesidir. CMV' ye yakalanan bir bitkiler bodurlaşıp anormal şekiller oluştururlar. Önce yapraklarda açık yeşil lekeler olur. Sonra yaprak yüzü küçülerek anormal şekilde darlaşarak uzunlaşır ve ipliğimsi bir şekil alır. Hastalıklı bitkilerin meyveleri küçülür ve verim azalır.

Tütün Mozaik Virüsü (TMV) ve Hıyar Mozaik Virüsü (CMV) Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar Nelerdir?
  1. Bulaşma başlangıcında her ikisinde de mozaik şeklinde lekelenme görülür.
  2. Her ikisinde de meyvede semptomlar vardır.
  3. Her ikisinde de yapraklarda daralma görülür. Fakat daralma (iplikleşme) CMV' de daha çok görülür.
  4. Aralıklı olarak normal ve ipliksi (dar) yaprakların bulunuşu TMV de görülürken CMV' de görülebilir de görülmeyebilir de.
  5. TMV daha çok örtü altında ve ilkbaharda domateste ortaya çıkarken, CMV açık alanda yaz ve sonbaharda görülür.
  6. TMV' de dayanıklı çeşit mevcut, CMV' de mevcut değildir.
  7. Aşılama ile korunma TMV' de mümkün, CMV' de mümkün değildir.
  8. Hastalıklı bitkilerin parseldeki dağılımı TMV' de sıralar halinde toplu görülür, CMV' de tek tek yada rastgele 3-5 bitkide bir arada dağınık görülür.
  9. TMV' de yeşil, sarı ve beyaz tonda mozaikleşmiş bölgeler bulunurken, CMV' de sadece yeşil, sarı tonlarında mozaikleşmiş bölgeler görülür.
  10. TMV' gövde üzerinde belirti olmaz, CMV' de ise gövde üzerinde bazen kahverengi uzun nekrozlar şeklinde belirti görülür.
  11. Meyvede her ikisinde de belirti görülür. (Meyvede çürüme, içe çökme, şekil bozukluğu, kahverengileşme, alacalık, meyve kabuğunda girintili çıkıntılı kahverengi nekrozlar görülür. TMV' nin en önemli belirtisi meyve kabuğunun alt kısmında kahverengileşme ve meyvenin renginin sarı-yeşil-beyaz gibi renkler almasıdır.
Devamını oku »

Örtü Altında Virütik Hastalıklardan Korunma Yolları Nelerdir?

  1. Tohum ekiminde virüssüz tohumlar ekilmeli ve hazırlanacak fide ve materyal virüssüz olmalıdır.
  2. Kapı ve havalandırma pencereleri böceklerin geçemeyeceği kadar ince delikli sinek teli yada tül ile kaplanmalıdır.
  3. Sağlıklı, iyi gelişmiş ve virüs şüphesi olmayan fideler kullanılmalıdır.
  4. Dikimden sonra virüslü görülen bitkiler sökülüp uzaklaştırılarak imha edilmelidir.
  5. Virüse dayanıklı çeşitler yetiştirilmelidir.
  6. Hasat sonunda kalan bitki atıkları toplanıp yakılmalıdır
  7. Virüs taşıyan böceklerle mücadele edilmelidir.
  8. Virüsün yaygın olduğu hallerde ekim nöbeti uygulanmalıdır.
  9. Virüs hastalıklarının kimyasal mücadelesi yoktur.
  10. Serada bakım işleri yapılırken bitkiler yaralanmamalıdır.
  11. Bakım sırasında hastalıktan şüphe duyulan bitkiler her zaman en sona bırakılmalıdır.
  12. Serada boşalan bitki yerlerine fasulye, marul vb. bitkiler dikilmemelidir. Çünkü Tütün Mozaik Virüsüne hassastır.
  13. Virüsün yaygın olduğu hallerde o virüse karşı hassas olmayan dayanıklı çeşitler yetiştirilmelidir.
  14. Sera giriş ve çıkışlarına sinek telinden çift kapı yapılmalıdır.
  15. Bakım işleri sırasında sera içinde sigara içilmemeli, sera dışında içilen sigara ve tütün parçaları sera içi veya dışına atılmamalıdır.
  16. Serada kullanılan aletler ve çalışanların elleri bol sabunlu suyla yıkanmalı yada %3-5'lik çamaşır suyu solüsyonuna batırılmalıdır.
  17. Sera toprağı 8-10 yılda bir hiç sebze yetiştirilmemiş, organik maddece zengin, geçirgen ve temiz bahçe toprağı ile değiştirilmelidir.
En önemli virütik hastalıklar;
  • Hıyar Mozaik Virüsü (CMV)
  • Tütün Mozaik Virüsü (TMV) dir.
Virütik hastalıklarda en önemli belirti büyüme ve gelişmede çok dikkat çekici bir gerileme, renkte açılma ve yapraklarda daralma şeklindedir.
Devamını oku »

Fusarium - Verticillium - Bakteriyel Solgunluk ve Gövde Öz Çürüklüğünün Benzerlikleri ve Farkları Nelerdir?

  1. Solgunlukta kabuğa yakın kısımda kahverengileşme, bakteriyel gövde öz çürüklüğünde ise öz de çökme ve kahverengileşme görülür. Ortak özellikleri ise; hepsinde de iletim demetlerinde kahverengileşme görülür. Verticilliumda renk açık kahverengi iken diğerlerinde renk hastalık ilerledikçe koyulaşır.
  2. Fusarium ve Verticillium da iletim demetlerinde sararma ve kararma fazla görülmezken diğerlerinde görülür.
  3. Kabuğa yakın kısımda bir lekelenme varsa bu büyük ihtimalle bakteriyel solgunluktur.
  4. Özün büyük bir kısmında çökme ve kahverengileşme sadece gövde öz çürüklüğünde vardır. Bitkinin alt yapraklarında sararma ve lekelenme gövde öz çürüklüğünde görülür.
  5. Gövde ve yapraklarda kanser gibi ur şeklinde şişkinlikler sadece bakteriyel solgunlukta vardır.
Devamını oku »

Bakteriyel Gövde Öz Çürüklüğü

Etmeni : Pseudomanas Corrugata
Bakteriyel Gövde Öz Çürüklüğünün Belirtisi : Gövdenin iç kısmında iletim demetlerinde bir tahribat, gövde üzerinde değişik büyüklükte ve sayıda tümör benzeri şişkinlikler olur. Gövdeden uzunlamasına kesit alındığında merdiven basamağı gibi çökmeler, boşluklar görülür. Gövde üzerinde lekeler iletim demetlerini zarara uğratır. Hastalık ilerledikçe öz kahverengileşir. Gövdede oluşan şişkinlikler birleşerek yarılma ve çatlamalara yol açar. Daha sonra bu yarıklarda yüksek nemden dolayı çok sayıda adventif kökler oluşur. Gövde içinde oluşan çukurlar yaprak sapının gövdeye birleştiği yerlerde görülebilir. Gövde içinde koyu kahverengi lekeler oluşur. Bu hastalık gövdenin kortikal dokularına ve öze zarar verir. Yaprakta ve kabuk dışında esmerleşme görülür.
Yapraklar küçülür, sararır ve solar. Dışarıdan bakıldığında bitkinin üstü kalın, ortası ince ve altı yine kalın şekilde görülür. İletim demetlerinin kenarında kararma ve sararmalar görülür. Özün büyük bir kısmında boşalma yani çukurluklar oluşur. Gövdenin üst kısmında aşırı solgunluk, yapraklarda kloroz ve kurumalar olur. Kısaca :
  • Gövdenin iç kısmında iletim demetlerinde bir tahribat meydana gelir.
  • Daha çok ısıtılmayan ve ısıtması yetersiz seralarda görülür.
  • Gövdenin iç kısmında bozulma, sararma, boşluklar, çürümeler ve koyu kahverengi lekelenme meydana gelir.
  • yaprak çürümesi, kabukta kararma, koyulaşma, yarılma ve gövdede çürüme meydana gelir.
  • Kalın gövdeli bitkilerde daha fazla görülür, hastalığın küçük gövdeye göre yayılma ve ilerlemesi daha rahattır. Bu da tahribattan dolayı daha fazla görülmesine ve yayılmasına neden olur. Gövde üzerinde meydana gelen değişik büyüklük ve sayıda tümör benzeri şişkinlikler olur.
  • Dışarıdan bakıldığında gövde üzerinde içe çökme, koyulaşma, siyahlaşma olur daha sonra şişen bölgelerde çatlaklar olur.
  • Nemli ortamlarda adventif kökler oluşur.
  • Gövde içinde siyaha yakın koyu kahverengi, öz kısmında çürüme, çukurluk ve boşluklar oluşur.  İletim demetlerinde çürüme bağlantının kopması sonucunda bitkinin üst kısımlarında gelişmeyi gerileterek durdurur.
  • Yapraklarda gözle görülebilir bir kloroz ve solgunluk ilerleyen aşamalarda kurumalar olur.
  • Hastalığı ortadan kaldırmanın en kolay yolu ısıtmadır. Çünkü hastalığın çıkış nedeni ısıtması yetersiz yada önce ısıtılıp sonra ısıtılmayan seralarda görülür. Yayılmasında ise soğuk hava etkilidir. Sera yetiştiriciliğinde bitkinin çok kuvvetli gelişme, aşırı nem ve nemin atılması için havalandırma yapılmaması, düşük gece sıcaklığı bitki üzerinde su damlalarının bulunması, sürekli bulutlu ve kapalı günlerin yaşanması, yüksek azot ve potasyum noksanlığı hastalığa neden olur.
Bakteriyel Gövde Öz Çürüklüğü ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Önlemler :
  1. Havalandırma yapılmalıdır.
  2. Yanlış ve aşırı gübreleme yapılmamalıdır.
  3. Bitkinin dengeli beslenmesi sağlanmalıdır.
  4. Toprakta yada besin elementinde potasyum düzeyi arttırılmalıdır.
  5. Bitkinin aşırı kuvvetlenmesi önlenmelidir.
  6. Azot düzeyi azaltılmalıdır.
  7. Kalsiyum bir miktar arttırılmalıdır.
  8. Hastalıklı bitkiler uzaklaştırılmalıdır.
  9. Isıtma sağlanmalı ve yüksek nem düşürülmelidir.
Kimyasal Mücadele : Mücadelesi zordur. Çok etkili olmasa da bakırlı preperatlar kullanılmalıdır.
Devamını oku »

Bakteriyel Solgunluk (Kuş Gözü)

Etmeni : Corynebacterium Michiganense
               Clavibacter Michigenensis

bakteriyel Solgunluğun Konukçusu : Domates

Bakteriyel Solgunluğun Belirtisi : Domatesin meyveye yattığı dönemde görülen bu hastalık yapraklarda soma, sararma ve kurumalar şeklinde kendini gösterir. İlk belirti yapraklarda ve gövdede meydana gelen köpük gibi (ur şeklinde) hafif şişkinlikler şeklindedir. İlk etapta bu şişkinlikler beyazdır. Daha sonra kahverengileşir. Yapraklarda solma görülür. Bu solmalar çok karakteristik şekildedir. Mildiyö ye benzer. En tipik belirti iletim demetlerinin kabuğa yakın kısımlarında kahverengileşmenin görülmesidir. Bitkinin belli bir kısmında solgunluk ve lekelenmeler görülürken diğer bir kısmı gayet sağlıklı olabilir. Bu da hastalığın sistemik olmasındandır. Yaprakçıkların kenarları kurur ve yukarı doğru kıvrılarak kahverengileşerek kurur. Bakteri gövdede iletken dokudan kabuk kısmına geçerek dokuyu tahrip eder ve boşluklar meydana getirir. Bu boşluklar gövdenin dış kısmına ilerleyerek gövdede çatlama ve yarılmalara yol açar. Çatlamalar yaprak sapının gövdeye birleştiği yerde görülür. Bu çatlaklardan bakteri sızarak açık kanser yaraları meydana getirir. İletim demetlerinde daha çok ksilem (aşağıdan-yukarı) tahribata uğrar ve bu yüzden su ve besin maddelerinin topraktan alınması zorlaşır ve solgunluk oluşur.
En tipik belirtiyi meyve gösterir. Meyvede önce küçük kabarcıklar, sonra etrafı beyaz ortası siyah (kahverengi) kuş gözü gibi lekeler oluşur. Meyve üzerinde lekelenme ve lekelenen yerde boydan yarılma ve çatlamalar görülür.

Bakteriyel Solgunluk ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Mücadele :
  1. Tohum, toprak ve üretim materyali dezenfekte edilmeli,
  2. Tohum kaynağı güvenilir olmalı,
  3. Nem birikimi önlenmeli,
  4. Aşırı azotlu gübrelemeden kaçınılmalıdır (Aşırı azot hastalık ve çevre koşullarına direnci azaltır).
  5. Sık ekimden kaçınılmalı,
  6. Münavebe yapılmalı, Hastalıklı bitkiler sökülüp atılmalıdır.
  7. Bitkide yara açmamaya önem verilmelidir. (Bu yöntemler %100 sonuç vermez).
Kimyasal Mücadele : Bu hastalık için tam sonuç veren bir ilaç bulunmamaktadır. Fakat en etkili olanlar Bakırlı Preperatlardır. Bakır oksiklorür, Bakır oksit, Bordo bulamacı en sık kullanılanlardır.
Devamını oku »

Bakteriyel Kara Leke Hastalığı

Bakteriyel Kara Lekenin Etmeni : Puseudomonas Syringea
Bakteriyel Kara Leke Hastalığının Konukçusu : Domates
Bakteriyel Kara Leke Hastalığının Belirtileri : Domatesin tüm toprak üstü aksamında görülebilir. Çiçek, sap vs. organlar üzerinde kahverengiden siyaha kadar değişen lekeler görülür. Yaprakta açık sarı geniş halkalar ve bu halkalar üzerinde siyah noktalar görülür. Bakteriyel Leke ve Bakteriyel Kara Leke hastalıklarının ikisinde de yaprakta dışta sarı halka içte ise siyah leke şeklindedir. Fakat bakteriyel kara lekenin dışındaki sarı halka daha kalındır. Bu lekeler sayıca artar. Bu sarı lekelerin birleşmesi yaprağı tamamen kurutabilir. En tipik belirtiyi meyvede verir. Meyve de bu lekeler kabarık siyah noktacıklar halindedirler, yüzeyseldirler ve kazınabilirler. Ana gövde ve yan dallarda uzun lekeler görülebilir. Meyveye elimizi sürünce toplu iğne başı gibi bir kabarıklık oluşur.
Kabakgillerde ise; kara leke, köşeli leke hastalığı olarak bilinir. belirtisi mildiyö ye benzer. Yaprağın alt kısmında yağımsı lekeler görülür. Kara leke hıyarda küçük yağımsı lekeler şeklinde görülür.
  • Lekeler yaprak ve bitkide lokal olarak dağılım gösterir.
  • Gövde üzerinde semptomlar vardır.
  • İlkbaharda çıkış gösterir.
  • Seralarda açık alana göre daha sık görülür.
  • Açık alanda yağmurlama sulama ile yayılır.
  • Düşük sıcaklık, yüksek nem ve bu koşulların ortamda uzun süre kalması yayılmasında etkilidir.
Bulaşma : Tarlada bulunan bir yıl önceki hastalıklı domates bitkisi kalıntılarıyla önemli ölçüde bulaşma sağlar. Tohumdan bulaşabilir. Etmen bitkiye yaralardan girerek bulaşabilir.

Gelişme ve Yayılma : 20-25°C sıcaklıkta nemli koşullarda hızla gelişir. Rüzgarla birlikte yağan yağmur yayılmasında etkilidir. Çiçeklenme döneminde meyve tutumunu etkileyerek fazla zarara neden olur.

Kışlama : Etmen hastalıklı bitki artıklarıyla yıldan yıla taşınır.

Bakteriyel Kara Leke Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Mücadele :
  1. Suyla yayılım fazla olduğundan nem, sis ve yaprağın ıslatılmasından kaçınmalıyız.
  2. Tohum ve fide steril edilmelidir.
  3. Hastalıklı bitkiler yok edilmeli ve ekim nöbeti uygulanmalıdır.
  4. Sera ve fidelikler iyi havalandırılmalıdır.
  5. Hastalıklı fideler şaşırtılmamalıdır.
Kimyasal Mücadele :
  • Bakır oksiklorür + Mancozeb
  • Bakır oksit +Mancozeb
  • Bordo Bulamacı yani bakırlı ilaçlar kullanılır.
Devamını oku »

Bakteriyel Leke Hastalığı

Etmeni : Xanthomonas Campestris, Xanthomonas Vesicatoria.
Konukçusu : Domates, kabakgiller
Bakteriyel Leke Hastalığının Belirtileri : Domateste, çiçek, yaprak, çanak yapraklar, sap ve meyvede görülür. İlk belirtiler yaprakta; siyah hafif (kabarık) şişkin, küçük sulu benekler şeklinde görülür. Bu benekler zamanla siyahlaşarak yağlı bir görünüm alır. Renk daha çok siyaha yakın küçük, elinizi sürdüğünüzde hafif kabarıklık şeklinde kendini gösterir. Ortası siyahlaşan kısımlar zamanla kuruyarak yaprakta delik oluşur. Yüksek nem yayılmasında çok etkilidir (yağmur ve yağmurlama sulama). Benekler genişlemez ama hastalık ilerledikçe sayıca artar ve koyu kahverengi ortası siyahlaşan alanlar zamanla kuruyarak delinir ve dökülür. En bariz belirti yeşil yeşil meyveler üzerinde görülür. Bu meyvelerde zararlar çok ufak olup sonradan 3-6 mm'ye kadar genişler. Lekeler düzgün olmayıp etrafı hudutlanmış çıkıntılı durumdadır. Olgun meyvelerde hastalık görülmez. Kısaca mantarlaşmış leke etrafında yağımsı lekeler görülür.

Bakteriyel Leke Hastalığının Yayılışı : Su ve su hareketleri bakteriyel hastalıkların yayılışında fungal hastalıklardan çok daha etkilidir. Bitkiden bitkiye yağmur, rüzgar ve makaniksel yollarla geçebilmektedir.

Bulaşma : Bakteri tohum ve bitki kalıntılarıyla yıldan yıla geçer.

Kabakgillerde, Kabak meyvelerinin üzerinde hafif sarı lekeler şeklinde kendini gösterir. Daha sonra içe doğru çökme, meyve içinde boşluk ve çukurluklar oluşur. Lekelerin etrafında sarı halka orta kısmında mantarlaşmış lekeler görülür. Kabak meyvesi kesildiğinde iç kısmında delikler görülür. Bu hastalıklı delikler gittikçe ilerler bazen de kabakta dışa doğru kabarcıklar görülür.  Xanthomonas Campestris çiçeklerin çanak yapraklarında da siyah noktalar halinde kendini gösterir. Olgunlaşmış meyvelerde çok nadir görülür. Hastalık çok ilerlerse meyve çekirdeğine kadar gider. Kabakgillerde daha çok hacimli (iri) kabaklarda görülmekte ve meyvede mantarlaşmış lokal lekeler vardır. Bunlar meyve içine doğru yer yer çukurlar oluşturur ve çekirdeğe kadar ulaşabilirler. Kabakgillerde yaprakta açık renkli noktalar halinde lekeler ve delinmeler olur. Domateste bu lekeler kahverengi yada siyahtır. Bu hastalık topraksız tarımda dahi görülebilir. Hastalık dağınık değildir. Su hareketinden dolayı sıra vari şekilde ilerler. Açık alanda yağmurlama sulama yapılan yerlerde toprağa çarpan yağmur suyu hastalığı sıçratarak yayar.

Bakteriyel Leke Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Mücadele :
  1. Temiz tarladan tohum alınmalıdır.
  2. Tohumlar sterilize edilmiş fide harcına dikilmelidir.
  3. Bulaşık bitkiler yok edilmelidir.
  4. Fidelik iyi havalandırılmalıdır.
  5. Hastalıklı fideler şaşırtılmamalıdır.
Kimyasal Mücadele :
  1. Bakırlı ilaçları tercih etmeliyiz. Bunlar içinde en çok Bakır Oksiklorür, Bakır Oksit ve Bordo Bulamacı (etkili madde göz taşı) kullanılır. Son yıllarda Bakır Oksiklorür+ Mancezeb yada Bakır Oksit + Mancozeb kullanılmaktadır.
  2. Tohumlar organik civalı kuru tohum ilaçlarından biriyle ilaçlanılmalıdır. Fakat civa zehirli toksik bir madde olduğundan dünyanın bir çok ülkesinde kullanımı yasaklanmıştır. Çünkü doğal dengeyi bozar.
  3. Tohumlar 50°C sıcaklıkta 25 dakika tutulmalıdır. 
Bakteriyel Leke ile Bakteriyel kara Leke Arasındaki Farklılıklar Nelerdir?
  1. Bakteriyel kara lekede etrafında sarı halka ortasında (bakteriyel lekeden daha koyu) siyah lekeler görülür.
  2.  Kara lekede meyvede toplu iğne başı gibi kabarıklık görülür, Bakteriyel lekede (campestris) mantarlaşmış yağ lekesi gibi lekeler görülür.
  3. Bakteriyel kara lekede görülen lekeler daha genişken, Bakteriyel leke (campestris) de bu lekeler daha küçüktür.
  4. Kara leke (syringea) daha çok bahar aylarında çıkarken, Bakteriyel leke (campestris) bahar ayında hiç görülmeyebilir de görülebilir de.
  5. Kara lekede (syringea) siyah noktalar üzerinde küçük beyaz noktalar görülürken, Bakteriyel lekede (campestris) beyaz halka üzerinde siyah nokta görülür.
  6. Bakteriyel kara lekede (syringea) toplu lekeler halinde görülür, Bakteriyel lekede (campestris) dağınık lekeler halinde görülür.
  7. Kara lekede (syringea) meyve üzerinde küçük kahverengi noktalar halinde kabarıklar görülürken, Bakteriyel leke (campestris) de ise mantarlaşmış lekeli alanları çevreleyen yağımsı lekeler görülür.
Devamını oku »

Yabancı Ot İlacı Zararı

Yabancı Ot İlaçlarının Bitkilere Verdiği Zararlar

Zarar yapan ilaçlar 2,4-D zararı, 2,4-D injury, 2,4-D yabancı ot ilacı zararı serada ve tarlada görülür. Domates yaprakları önce solgunluk göstererek aşağıya doğru kıvrılır. Taze yapraklar normal gelişmez. Yapraklar daralmış, kenarları kıvrılmış, uçları incelmiştir. Damarlar irileşmiş, sararmış, birbirine paralel hale gelmiştir. Bu zarar organik topraksız tarımın yaygınlaşmasıyla neredeyse ortadan kalkmıştır.

Yabancı Ot İlacı Zararı ile Mücadele Yöntemleri:
  1. Sera civarında yabancı ot kullanılmamalıdır.
  2. Yabani ot ilaçlaması için ayrıca bir pülverizatör ayrılmalıdır.
  3. Rüzgarlı havada yabani ot ilaçlamasından kaçınılmalıdır.
  4. Yabancı ot ilaçlamasında kullanılan aletler sebzelerde kullanılmamalıdır.
Devamını oku »

Yeşil Yaka Hastalığı

Meyvenin sap bölgesinde, meyve yüzeyi koyu renkte olup, bu kısım olgunlaşmaz. (Yani meyvenin taç yaprağının etrafı yeşil kalır)
Nedeni yüksek güneş ısısıdır. Bunu önlemek için sera içi ve dışından gölgeleme yapılabilir. Fakat aşırı gölgeleme de lekeli olgunlaşmayı (yeşil yaka) arttırır.
Devamını oku »

Çiçek Dökülmesi

Çiçek Dökülmesi Hakkında Bilgi

Domatesin meyve tutumu için en uygun gece sıcaklığı 13-15°C' dir. 13°C'nin altında ve üstünde meyve tutumu zorlaşır. Gece sıcaklığının 13 °C' nin altına indiğinde polenler serbest hale geçemezler. Sera içi nispi nemin yüksek olması da polen tozlarının dişicik tepesine düşmesini ve tozlanmayı engeller. Tozlaşmayı sağlamak için ne yapılırsa yapılsın sıcaklık 13°C'nin altındaysa çimlenme olmaz ve çiçek meyveye dönüşmez, dökülür. Çok aşırı sıcaklıklarda da çiçek dökülür. Bu yüzden belli bir dereceyi geçmemelidir. Nemin çok yüksek olması da polenlerin bir birine yapışarak ağırlaşmasına ve çimlenmemesine neden olarak çiçeği döker. Tozlaşmanın olmadığı günlerde vibratörler tozlaşmayı sağlayabiliriz. Fakat tozlaşma için uygun olmayan şartlarda (nispi nemin yüksek, yağmurlu günlerde ve sulama sonrası) vibrasyon kullanılmamalıdır. Yapay yolla döllenme sağlanabilir (Bambus Arıları vs.) Vibrasyonun 1-2 saniyeden fazla uygulanması da polenlerin dişicik tepesi yerine havaya veya toprağa dökülmesine neden olur.

Çiçek Dökülmesi Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :
  1. Sera iç sıcaklığının 13°C' nin altına düşürülmemesi,
  2. Daha düşük sıcaklıkta meyve tutan çeşitler yetiştirilmeli,
  3. Sera içi nispi nemi %70' in üstüne çıkması önlenmeli,
  4. Tozlaşma için uygun olmayan şartlarda vibrasyon uygulanmaz.
  5. Sulama, gübreleme gibi bakım işleri düzenli ve aşırı yapılmamalıdır.
  6. Bakanlıkça kullanımına izin verilen BDG'lerden birisi ile meyve tutumu sağlanmalıdır.
Devamını oku »

İç Kahverengileşmesi

Bitkilerde İç Kahverengileşmesi Hastalığının Belirtileri : İç kahverengileşmesi daha çok tütün mozaik virüsü görülen meyvelerde olur. Bulaşık meyvelerin taç yapraklarının çevresi grimsi yeşil renktedir. Meyve kabuğu kesilerek kaldırıldığında meyve eti dokusunun kahverengileştiği görülür. Bu kahverengi alan sert ve süngerimsidir. Olgunlaşan meyvenin lekeli kısımları sarımsı kalır. Bir salkımda bir veya bir kaç meyve şiddetle bulaşık iken diğerleri bulaşık olmayabilir. Nedeni yüksek nemdir.

Bitkilerde İç Kahverengileşmesi Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :
  1. Yüksek nemi düşürmek için serada yeterli havalandırmayı sağlayan havalandırma sistemi bulunmalıdır.
  2. Tütün mozaik virüsüne dayanıklı çeşitler yetiştirilmelidir.
  3. İlk belirti görüldükten sonra sulama ve gübreleme sıklığı azaltılmalı ve dengeli bir gübreleme yapılmalıdır.
  4. Meyve salkımlarının bir birine değen yüzeyi azaltmak için küresel çeşitler tercih edilmeli,
  5. Sıcaklık ve nem ayarlanmalıdır.
Devamını oku »

Domates Yaprak Kıvırcıklığı

Domates Yaprak Kıvırcıklığı Hastalığının Belirtileri : Yapraklar içe doğru kıvrılır ve sertleşir. Zamanla bu kıvrılma artar ve yaprakçık uca doğru kıvrılarak birbirinin üzerine geçer. Bu yapraklar bükülmez, sert olduğu için kırılabilir. Daha çok yaşlı yapraklar bükülmez. Sert olduğu için kırılabilir. Daha çok yaşlı yapraklarda görülür. Bu yapraklarda kuruma, çürüme ve renk değişikliği gibi hiç bir anormallik görülmez. Kıvırcık olan yaprağın, normal bir bitkinin yapabildiği fotosentezi yapabilmesi mümkün değildir. Belirtiler genelde bitkinin mahsulle dolu olduğundan da görülür.

Domates Yaprak Kıvırcıklığı Hastalığının Nedenleri : Sulama dengesizliği, susuzluk, yüksek sıcaklık ve kuraklığın uzun süre devam etmesi, aşırı budama yapıldığında eğer toprak yaş olursa yaprak kıvırcıklığı görülür ve kıvrılma arttıkça bitki ölüme gider. Yaprak kıvırcıklığı bitki gelişimini, verimini ve kaliteyi azaltır.

Domates Yaprak Kıvırcıklığı Hastalığı Korunma Yolları :
  1. Toprağın drenajına önem verilmelidir.
  2. Dengeli sulama yapılmalıdır.
  3. Aşırı yaprak budama yapılmamalıdır.
  4. Toprak uzun süre ıslak bırakılmamalıdır.
Devamını oku »

Lekeli Olgunlaşma

Lekeli Olgunlaşma Hastalığının Belirtileri : Meyvede lokalize olan normal kırmızı pigmentlerin noksanlığından dolayı lekeli alanlar görülür. Bu alanlar meyvenin üst ve yanlarında geniş sarı veya grimsi yeşil lekeler olarak görülür. Bulaşık meyveden enine kesit alındığında meyve etinin kahverengileştiği görülür.

Lekeli Olgunlaşma Hastalığının Nedenleri :
  1. Düşük ışık entansitesi,
  2. Aşırı (25°C üstü) ve düşük (16°C'nin altı) sıcaklıklar,
  3. Aşırı toprak nemi,
  4. Domatesin kırmızı pigment noksanlığından dolayı homojen kırmızı rengi alamaması,
  5. Aşırı yaprak budama sonucu meyvelerin birden güneşe maruz kalması,
  6. Toprak sıcaklığı, aşırı azot ve düşük potasyum da bu hastalığı yol açar.
Lekeli Olgunlaşma Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :
  1. Havalandırma yapılan nispi nem düşürülmeli,
  2. Aşırı azot verilmemeli,
  3. Lekeli olgunlaşmaya karşı dayanıklı çeşitler tercih edilmeli,
  4. Aşırı yaprak budamadan kaçınılmalı,
  5. Işık istenilen düzeyde tutulmalı (Işık olgunlaşmayı hızlandırır, dolayısıyla likopen sentezini teşvik eder),
  6. Sıcaklık dengede tutulmalıdır.
Devamını oku »

Kedi Yüzü Meyve Bozukluğu

Kedi Yüzü Meyve Bozukluğu Hastalığının Belirtisi : Domates meyvesinin çiçek burnunda girintili çıkıntılı derimsi bir kabuk bağlanır. Meyve kedi yüzünü andıran biçimsiz bir şekil alır ve meyve yüzünde içi boş girintiler büyük çukurlar oluşur. Büyük iri meyvelerde "beef" tipi domateslerde daha yaygın görülür. Görülme riski en düşük hastalıktır.

Kedi Yüzü Meyve Bozukluğu Hastalığın Nedenleri : Düşük sıcaklık. Döllenme sırasında en önemli çevre unsuru sıcaklıktır. Döllenme sırasında meydana gelen düşük sıcaklıkta hücrelerin bozulması sonucu şekil bozukluğu oluşur.

Kedi Yüzü Meyve Bozukluğu Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri : Bu hastalığa dayanıklı çeşitler yetiştirilmelidir. Döllenme sırasında sıcaklık düşükse arttırılmaya çalışılmalıdır.
Devamını oku »

Güneş Yanıklığı

Etmeni : Güneş
Konukçusu : Domates, biber
Güneş Yanıklığı Hastalığının Belirtileri : Direkt güneş ışığına maruz kalan bitkilerde görülür. El yanıklığına benzer. Direkt gelen güneş ışığının meyvenin belli bir bölgesinde aşırı ısınma yapması nedeniyle yanıklar oluşur. Önce beyazımsı parlak ve kabarık görüntüler sonrada sulu bir görüntü olur ve çürüme meydana gelir. Olgunlaşan meyvede kırışık, donuk sarımsı ölmüş beyazımsı dokular giderek çöker ve basık olanlar meydana getirir. Ölü dokularda tali organizmalar faaliyete geçer ilkbahar sonu ve yaz başında görülür.

Güneş Yanıklığın Nedenleri :
  1. Güneş : Bitkilerin aşırı güneş ısısına maruz kalması
  2. Fazla Budama : Fazla budamadan dolayı bitkiler daha fazla güneşe maruz kalırlar.
  3. Hastalıktan Dolayı Yaprak Kaybı : Hastalık nedeniyle dökülen yaprakların bulunduğu yerdeki açığa çıkan meyveler güneş ısısından yanar.
  4. Yağmuru Sıcak ve Kuru Havalar İzlerse  : Güneş yanıklığı meydana gelir.
Güneş Yanıklığı Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :
  1. Meyveyi yapraklarıyla iyice örten çeşitler seçilmeli,
  2. Serada ve açık alanda bitki üzerine ısı perdeleri örtülerek gölgeleme yapılmalı,
  3. Erken budama yapılmamalıdır. (budama durdurulmalı)
  4. Pergolalar çardak gibi (çatı) oluşturularak gölgeleme yapılmalı,
  5. Budama veya yaprak alırken bitki doğrudan güneşe karşı bırakılmamalı,
  6. Yaprakların alınmasına sebep olan hastalık ve zararlılarla mücadele edilmeli.
Devamını oku »

Meyve Çatlaması

Konukçusu : Domates
Meyve Çatlaması Hastalığının Belirtisi : Domates meyvelerinin sap etrafında enlemesine ve aşağı doğru boylamasına çatlaklar görülür. Bu çatlaklar meyvenin su kaybını ve hastalık riskini arttırır. Bu çatlaklardan saprofit mantarlar girerek meyvede çürümeye neden olurlar.

Meyve Çatlamasının Nedenleri :
  1. Meyve İçi Büyümesine Meyve Kabuğunun Ayak Uyduramaması (Meyve Çeşidinin Genetik Yapısı) : İri meyveler çatlamaya daha yatkındır. İnce kabuklu meyvelerde kalın kabuklulara göre çatlamaya daha hassastır. Zayıf gelişen ve az yapraklı olan çeşitler de çatlamaya eğimlidir. İri meyvelerin çatlamaya daha hassas olmasının nedeni iri çeşitler hücreleri daha fazla bünyelerine alamazlar ve şişerek çatlarlar. Basık çeşitler yuvarlak çeşitlere göre çatlamaya daha hassastır. Bunun nedeni yuvarlak meyve çeşidinde meyve içine hücrelerin eşit bir şekilde dağıtılması olayı basık meyveye göre daha iyi olduğundandır. Hibrit çeşitlerin kabukları daha kalın ve sert olduğu için çatlamaya dayanıklıdır.
  2. Sulama Düzensizliği : Fazla (çok) sulama yada yetersiz sulama çatlamaya yol açar. Damlama sulama tercih edilmelidir.
  3. Ani Sıcaklık Değişmeleri : Öğle saatlerinde ani gelen sıcaklık meyvelerde suyun genleşmesine aynı zamanda meyve etinin genleşmesine yol açar. Önlemek için kapalı alanda gölgeleme yapılır. Açık alanlarda meyve yaprak vb. meyvenin direkt güneş ışığı alması engellenir. Bilinçli budama ile de önlenir.
  4. Sera Oransal Neminin Yüksek Olması : Oransal nemin yüksek olması nedeniyle bitki transpirasyon yapamaz ve suyu (yükü) meyveye verir. Meyve bu suyu (yükü) taşıyamaz ve çatlar.
  5. Kalsiyum, Fosfor gibi Besin Elementlerinin Eksikliği : Kalsiyum Pektat ve Kalsiyum Fosfat duvarı ve hücre zarının oluşumu için gereklidir.
  6. Yetiştirme Mevsimi : İlkbahar döneminde meyve çatlamaları Temmuz-Ağustos'a göre daha yüksektir. Nedeni ise ilkbaharda nemin yüksek, yağışın bol olmasıdır.
  7. Herhangi bir Nedenle Köklerin Sudan Yeterince Yararlanamaması : Tahribat, zararlılar, hastalıklar, mekaniksel etki vb.
Meyve Çatlaması Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :
  1. Çatlamaya dayanıklı çeşitler seçilmeli,
  2. Aşırı azotlu gübre verilmemeli,
  3. Düzenli ve yeterli sulama yapılmalı (Damlama sulama tercih edilmeli),
  4. Su kaybını önlemek için malçlama yapılmalı,
  5. Toprağı tamamen kurutmamalı, hafif nemli olması sağlanmalıdır.
  6. Gece gündüz sıcaklığı arasındaki fark büyük olmamalı,
  7. Fosfor ve kalsiyum eksikse toprağa veririz yada yaprağa püskürtürüz.
  8. Nem yüksekse düşürülür.
  9. Sıcaklık düşükse artırılır.
Devamını oku »

Çiçek Burnu Çürüklüğü

Konukçusu : Domates
Çiçek Burnu Çürüklüğü Hastalığının Belirtisi : Meyve tam büyüklüğünü almadan önce meyvenin çiçek burnu ucunda beyaza yakın ince bir zarla kaplı bir çürüme meydana gelir ve burada çürükçül (saprofit) mantarlar oluşur. Daha sonra sulu bir çürüklük meydana gelerek içe doğru çöker ve çiçek burnunda siyah leke oluşur. Bu hastalığa yakalanan meyveler erken olgunlaşır (kızarır). Bitki besin elementi en son çiçek burnuna ulaştığı için ilk belirtiyi çiçek burnunda gösterir. İlk belirtiyi meyvede verdiği için meyve oluştuktan sonra görülür. Hem yeşil hem de olgun meyvede görülen bir hastalıktır. Açık alanda Mayıs-Eylül ayı arasında yapılan yetiştiricilikte çok görülür. Seracılıkta ise nadiren görülür. Bunun ana Sebepleri :
  1. Kalsiyum Noksanlığı : İhtiyaç duyduğu kalsiyumu toprakta yeterince bulamamasıdır. Bitki toprakta yeterince kalsiyum var olmasına rağmen hangi şartlarda bu kalsiyumdan yararlanamaz ?
    1. Toprakta Potasyum (K), Magnezyum (mg), Amonyum (N4) formundaki maddelerin miktarının olması gerekenden fazla olması antagonisttik etkiyi arttırır.
    2. Toprağın ve ortam neminin aşırı olması, kök ortamının havasız olması,
    3. PH' ın yüksek olması (ortam nemini arttırır bu da transpirasyonu arttırarak kalsiyum alımını engeller) (Yani düşük ve yüksek PH)
    4. Düşük sıcaklık özellikle düşük toprak sıcaklığı kalsiyum alımını engeller,
    5. Kök tahribatları da kalsiyum alımını engeller. (Mekaniksel, zararlıların ve hastalıkların yol açtığı)
  2. Sulama Düzensizliği : Suyun azlığından da çokluğundan da en çok etkilenen çiçek burnudur. Dolayısıyla düzensiz sulamalarda bu hastalık ortaya çıkar.
  3.  Genetiksel : Bu hastalığa yakalanan meyveler genellikle küçük meyvelerdir ve erken kızarır (erken olgunlaşır) ve de toplam verimde büyük bir düşme görülür.
Çiçek Burnu Çürüklüğü Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :
  1. Nedeni Ca noksanlığı ise toprağa Ca verilerek yada yapraktan Ca verilerek bu ihtiyaç karşılanır.
  2. PH yüksekse düşürmeye çalışılır.
  3. Damlama sulama tercih edilmelidir.
  4. Aşırı nem varsa düşürülür.
  5. Malçlama yapılmalıdır. (Böylece toprak nemi kontrol altına alınır.)
  6. Domateste sulama az ve sık yapılmalıdır.
  7. PH ve tuzluluk istenilen düzeyde tutulmaya çalışılmalıdır.
  8. Havasız topraklarda tarlada drenaj uygulanmalıdır.
  9. Kök bölgesi sıcaklığını geceleri 18-20°C civarında tutmak.
  10. Zayıf toprağa Kalsiyum Nitrat verilmelidir.
  11. Sıcaklık ve oransal nemi kontrol altında tutmak,
  12. Çiçek burnu çürüklüğüne karşı dayanıklı çeşitler yetiştirilmelidir.
  13. Dengeli gübreleme yapılmalı,
  14. Sera toprağı iyice yıkanıp humus ilavesi yapılmalıdır.
Devamını oku »

Biber Kök Boğazı Yanıklığı yada Çürüklüğü

Biber Kök Boğazı Yanıklığının Etmeni : Phytophthora Capsici

Biber Kök Boğazı Yanıklığının Belirtileri : Bitkinin kök boğazı kısmında yüzük şeklinde bir halka meydana gelir. Daha sonra sertleşme, odunlaşma ve çökme olur. İletim demetlerinde tahribat yapar. Fide döneminde Çökerten şeklinde belirti verir. Gelişmenin ilerleyen (meyve, çiçek) dönemlerinde halka şeklinde deformasyon ve solgunluk şeklinde kendini gösterir. Solgunluğa bağlı olarak çiçek dökülmesi görülür. Su hareketi ile yayılımı etkilidir. Kök boğazından su ile temas eden bitkilerde daha sık görülür. Damla sulama kullanılır yada karık usulü dikilerek karık sırtlarına dikim yapılır.
Meyvede koyu suda ıslanmış gibi lekeler meydana gelir. Yayılması hızlıdır. Tohumlar fungus tarafından pörsütülerek buruşturulur. Biberde kök, gövde, yaprak ve meyveyi hastalandırır. Sıra üzerinde dairemsi olarak görülür (sulamaya bağlı olarak). Gövdenin kök boğazında iç kısımlarda meydana gelir. Yaprak önce küçük koyu yeşil olur, sonra lekeler birleşir ve haşlanmış gibi görünür.
Phytohopthora Capsici : Biber, domates, kavun, karpuz, kabak, hıyar gibi bir çok sebzede çeşitli (kök, gövde, yaprak ve meyvede) olumsuzluklara neden olur. Sebebi aşırı toprak nemidir.

Biber Kök Boğazı Yanıklığı ile Kültürel Mücadele :
  1. Dayanıklı bitki elde edilmeli,
  2. Hastalıktan arı, drenajı iyi toprak seçilmeli,
  3. Bitkiler su stresinde bırakılmamalı,
  4. En az üç yıl rotasyon uygulanmalı,
  5. Aşırı sulamadan kaçınılmalı,
  6. Damla sulama yapılmalı,
  7. Hastalık etmeni ortaya çıkınca topraklarda daha dikkatli çalışılmalı,
  8. Lokal durumlarda lokal ilaçlama yapılmalı,
  9. Alet ve ekipmanlar dezenfekte edilmelidir.
Biber Kök Boğazı Çürüklüğü ile Kimyasal Mücadele : Toprak dezenfeksiyonu (metil bromid, Formaldehit, Vapam), Captan, Maneb, Captan+PCNB, Maneb+Bakıoksiklorür, Bakır Oksiklorür, Bordo Bulamacı, Mancozeb, Propineb, Thiram.


Devamını oku »

Yalancı Mildiyö Hastalığı

Yalancı Mildiyö Hastalığının Etmeni : Psudoperonospora Cubensis
Konukçuları : Hıyar, kavun, kabak
Yalancı Mildiyö Hastalığının Belirtileri : Başlangıçta yaprakta mozaik şeklinde bir lekelenme olur. Açık yeşil alanlar, damarlar sarı köşeli lekeler haline dönüşür. Nemli havalarda pembemsi bir fungal örtü olur. Yaprak üstü lokallerle kaplandığı için kurur ve dökülür. Hıyar yapraklarında damarlarla sınırlanmış gruplar halinde kare kare mozaik lekeler görülür. Ön taraftan bakıldığında sarı, alt taraftan bakıldığında kesin sınırlı, köşeli donuk renkli lekeler görülür. Sonra yapraklar kurur, kahverengileşir ve dökülür.
Kavunda lekeler dağınıktır. Hıyarda ise bu lekeler kenarlarda veya orta kısımda (değişik yerlerde) lekeler toplanır. Yani yaprağın kenarlarında sınırlı olabileceği gibi, yaprakta dağınık ta olabilir.

İlk Bulaşma : Cospor ve Sporoingumlardan hareketli zoosporlar oluşur ve bunlar su filmi içinde yüzerek ilk enfeksiyonları yaparlar.

Gelişme ve İkincil Yayılma :Yeni oluşan sporongium ve zoosporlarla olur. %90 -100 nem hastalığın ortaya çıkmasında etkilidir.

Kışlama : Cospor ve sporangiumlar şeklinde toprak, tohum ve konukçularda yıldan yıla taşınır. 37°C' de mantar (1) bir gün yaşar.

Yalancı Mildiyö Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri:

Kültürel Önlemler :
  1. Hastalıklı bitki artıkları uzaklaştırılmalıdır.
  2. Sık ekim yapılmamalıdır.
  3. İyi bir havalandırma Sağlanmalıdır.
  4. Yabancı otlar yok edilmelidir.
  5. Nemin düşürülmesi sağlanmalıdır.
Kimyasal Mücadele :
  1. Propineb, Maneb, Mancazeb, kullanılabilir.
  2. Toprak dezenfekte edilmeli, (Solarizasyon, Metil-bromid gibi)
  3. İlk hastalık belirtileri görüldüğünde 8 gün ara ile Methyl, Zineb, Mancazeb etkili maddeli fungusitlerle ilaçlama yapılmalıdır.
Devamını oku »

Gövde Çürüklüğü

Etmeni : Didymella Lycopersici
Gövde Çürüklüğü Hastalığının Konukçusu : Domates, biber, patlıcan
Gövde Çürüklüğü Hastalığının Belirtileri : Hastalık aşağıdan yukarıya doğru kahverengi bir şekilde sınırları belirgin iç kısmı daha açık bir çürüklük, lekeler üzerinde siyah çürük noktacıklar en önemli belirtisidir. Kökte tahribat yapabilir ve çürümelere yol açar. Sadece kök boğazı ve gövdede meydana gelmez. Toprak üstü aksamlarında da hastalık belirtisi görülebilir. Hastalık bütün gövdeyi sarabilir. Bulaşma kökten başlarsa gözle fark edilen bir belirti olmaz. Fakat sonunda bitkiyi öldürür. Hastalık alt yaprakların sararması ile yada gövdede başladıktan sonra üste doğru yayılır.

Botrytis Çürüklüğü ile Gövde Çürüklüğü Arasındaki En Önemli Fark :

Botrytis te lekeler üzerinde gri (kurşuni) küf tabakası vardır. Beyaz çürüklükte beyaz pamuksu fungal örtü üzerinde dağılmış siyah noktacıklar vardır.
Gövde çürüklüğünde sınırları belirgin lekeler üzerinde siyah lekeler vardır. Gövde çürüklüğü çok nadir durumlarda meyve ve yaprakta görülür.

İlk Bulaşma : Tohum, toprak ve bitki kalıntıları üzerinde kalan sporlar uygun ortam bulunca çimlenir ve hastalığı bulaştırırlar.

İkincil Bulaşma : Bitkiyi askıya aldığımız iplerde veya konstrüksiyon malzemesinde bulunan sporlarda veya vektörler aracılığıyla bulaşır.

Gelişme : Mantarların gelişmesi için optimum sıcaklık 15-28°C arasındadır. Kök ve gövdede toprakta meydana gelen sporlar bitkinin tüm dal, yaprak ve meyvesine bulaşır. Sonra da etrafa yayarak deriyi buruştururlar. Gövde de ve meyvedeki sporların etrafa yayılması ile hastalık gelişir.

Yayılma : Toprak üzerindeki hastalık sulama sırasında sıçrayarak etrafa yayılır. Su, rüzgar, insan vs. vektörlerle yayılır. Gövde üzerindeki sporlarla yayılır.

Yayılmanın İlk Alt Yapraklarda Başlamasının Nedeni Nedir?
  1. Alt yapraklar daha yaşlı olduğundan,
  2. İlaçlama sırasında alt yaprakların çok ilaçlanmamasından,
  3. Alt yapraklar toprağa daha yakın olduğu için hastalığın sıçrayarak alt yaprağa bulaşması daha kolay olduğundan
Etmende eşeysiz üreme söz konusudur. Askosporlarla yayılmada etkilidir. Hastalık optimum 19-20°C, minimum 15-28°C'de ortaya çıkar. Yaprak ve koltuk alma yerlerinde oluşan yaralardan bitkiye rahatça girebilir.
Kışlama : Toprakta ve çürümüş organik madde üzerinde uzun süre yaşayarak yıldan yıla geçebilirler.

Gövde Çürüklüğü ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Yöntemler  :
  1. Yağmurlama sulama hortum veya salma sulama yapılmamalıdır.
  2. Hastalıklı bitkilerin bakımı sona bırakılmalıdır. (Kullanılan materyallere bulaşacağından)
  3. Fide yetiştirmede kullanılan harç, tohum kasaları ve kullanılan tüm aletler mevsim başında ve gerektiğinde dezenfekte edilmelidir.
  4. Bir sonraki ekimde temiz fide ve agregat kullanılmalıdır.
  5. Hastalıklı bitkiler sökülüp yakılmalıdır.
  6. Tohumlar hastalıklı olabileceğinden dezenfekte edilmelidir.
Kimyasal Yöntemler : İlaçlamaya dikimden sonra başlanmalıdır.
  1. Solgunluk çok şiddetli ise kök boğazına Benomyl ve Carban Dazine verilir. Gövde üzerine Zinebli ilaçlarla yapılmış macun sürülür.
  2. Yara yüzeylerine İprodine, Vinclozine macun yapılarak sürülür.
  3. Maneb, Mancozeb gibi ilaçlar suyla karıştırılarak ilaçlama yapılmalıdır.
  4. Sera toprağı buhar ve kimyasal maddelerle dezenfekte edilmeli hasat sonrası solarizasyon uygulanmalıdır.
Gövdede Zamklı Yaralar- Meyvede Siyah Çürükler

Etmeni : Didymella Bryoiea
Konukçusu : Kabakgillerdir. (Kavun, karpuz, hıyar vs)
Gövdede Zamklı Yaralar-Meyvede Siyah Çürüklerin Belirtileri : Gövdede zamklı yaralar, meyvede siyah çürüklükler, yapraklarda kurumalar ve kuruyan yerlerde delinmeler, yaprak kenarında sarı halkalar ve etrafında kurumalar, yaprakta içe doğru buruşmalar şeklinde kendini belli eder. Meyvenin uç kısmında görülür. Bu hastalık Botrytis' e çok benzer fakat (Botrytisten farkı) Botrytiste meyve ucu grimsi bir küf tabakasıyla kaplı Didymella da ise meyve ucu sarı renklidir. Gövde de siyah noktacıklar görülür, kök bölgesinde bu noktacıklar daha yaygındır. Yukarı çıktıkça azalır. Siyah renkteki zamk bu noktacıklarla karıştırılmamalıdır. Ayrıca Botrytis le de karıştırılmamalıdır. Çünkü Botrytis te noktalar gr küf tabakası üzerinde görülür. Çekirdekte siyah çürümeler olur.
Devamını oku »

Kök Mantarlaşması

Kahverengi Kök Çürüklüğü Hastalığı

Etmeni : Pyrenocheta Lycopersici
Konukçusu : Domates
Kök Mantarlaşması Hastalığının Belirtileri : Kök mantarlaşması topraktan bulaşan bir mantardır. Üst üste domates yetiştirilen topraklarda bulaşma oranı yüksektir. Teşhiste en tipik belirtisi solgunluktur. Solgunluk kademeli bir şekilde olur. Kök mantarlaşması görülen bitkilerde gelişme yavaşlar ve verim %30 oranında düşer fakat bitki tamamen ölmez. Kökün iç kısmında kahverengileşme ve çürümeler olur.
Köklerin çoğu mantarımsı ve kahverengimsi renk alırlar. Bazı çeşitler 15-20 °C sıcaklıkta gelişirken bazıları ise 26-30 °C sıcaklık isterler.
Bulaşık bitkinin kökünde ana kökün kalınlaşıp mantarlaştığı görülür. Kılcal damarlar yavaş yavaş azalır. Köklerde kalınlaşma, yarılma ve çürüme meydana gelir. Bitkinin besin alımı düşer verim azalır. Toprakta suyun düşük ve fazla olduğu durumlarda görülür. Toprak yapısı çok ıslak, soğuk ve bozuk olan seralar hastalık için uygun ortamlardır.

Toprak Zararlılarının Yaptığı Solgunlukla Kök Mantarlaşmasının Yaptığı Solgunluk Arasındaki Fark Nedir?
Kök mantarlaşmasının yaptığı solgunluk daha yavaş ilerler, iletim demetleri tahrip olduğu için üst kısma dağılmaz.

İlk Bulaşma : Topraktan bulaşan bir mantardır. Üstü üste domates yetiştirilen seralarda bulaşma oranı daha yüksektir.

Yayılma : Toprak ve bitki atıklarında bulunan skloretler ve vektörler aracılığı ile yayılır ve uygun ortam bulunca çimlenerek hastalığı bulaştırır.

Gelişme : Bazı ırklar 15-20 °C bazıları 26-30°C sıcaklıkta gelişme gösterir. Toprak yapısı çok ıslak, çok soğuk ve bozuk yapılı seralar uygun ortamlardır. Yüksek toprak sıcaklığında da görülür.

Kışlama : Toprakta kararmış, az mantarlaşmış kökler üzerinde uzun süre yaşarlar.

Kök Mantarlaşması Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Önlemler :
  1. Eski nekroze olmuş köklerin yerine gelebilecek yeni köklerin oluşumu sağlanır. (kök boğazı doldurularak)
  2. Günün sıcak saatlerinde bitkilere ve toprağa su püskürtülerek fazla su kaybı engellenir. (sisleme,  buhar, su püskürtme)
  3. Ortam nemi arttırılmalıdır.
  4. Sulamayı dikkatli izlemek (zarar görecek seviyeye çıkmadan arttırarak sulamak).
  5. Sezon sonunda zarar gören kökleri toplayarak seradan uzaklaştırmak.
  6. Toprak dezenfeksiyonu yapılabilir (metil bromid-formaldehit- vapam).
  7. Aşı yapılabilir veya dayanıklı çeşitler tercih edilir.
  8. Topraksız tarım yapılabilir.
  9. Aşırı fideden kaçınma.
Kimyasal Mücadele :
  1. Solarizasyon yapılmalıdır.
  2. Sera toprağı ve fide harcı dezenfekte edilmelidir. (buhar, vapam, dozomet)
Kök Mantarlaşması Baklagillerde de Görülür ve Etmeni Aynıdır.

Etmeni : Pyrenocheta Lycopersici
Belirtileri : Kabakgillerde yaprakların sadece damarları yeşil kalır. Diğer yerlerde sarı-kahverengi renk alır ve kurumalar olur. Kökte yarılma, çatlama ve kahverengileşme görülür. Kavun köklerinde de geniş mantarlaşmış yamalar meydana gelir. Domateste kökte çatlama ve kahverengileşme olur. Soğuk ve nemli toprağa dikim yapıldığında kök boğazında çatlamalar görülür. Bu etmen daha çok domateste görülür.

Mücadelesi :
Kültürel Önlemler :
  1. Toprak dezenfekte edilmeli,
  2. Hava sirkülasyonu sağlanmalı,
  3. Sık dikimden kaçınılmalı,
  4. Nem-sıcaklık dengesi doğru ayarlanmalıdır.
Kimyasal Mücadele : Koruyucu ilaç olarak nemin arttığı, sıcaklığın düştüğü, belli dönemlerde damlama sulama sistemi ile vinclozine, thiram, carbendazine, benomyl gibi ilaçlar aşamalı olarak verilir.


Devamını oku »

Beyaz Çürüklük (Sap Çürüklüğü)

Beyaz Çürüklük (Sap Çürüklüğü) Hastalığı

Beyaz Çürüklüğün Etmeni : Sclerotina Sclerotiorum
Beyaz Çürüklüğün Konukçuları: Hıyar, marul, havuç, fasulye, bakla, lahana, domates, biber, patlıcan
Belirtileri : Hastalık bitkilerin özellikle kök, kök boğazı ve daha yukarı kasımlarında yumuşamaya ve çürümeye neden olur. Çürüyen kısmın üzeri beyaz pamuğa benzer bir küf tabakası ile kaplanır. Bitki solar ve ölür. Hastalıklı bu yerlerde (gövde) hastalık etmeninin siyah renkli küçük düzensiz şekilde oldukça sert ve dayanıklı skloret adı verilen üreme organları meydana gelir. Bu organlarla canlı veya ölü dokularda (yada toprakta) yıldan yıla taşınır.
Gelişmesi için bitki üzerinde ve kök boğazında yüksek nem olması gerekir. Sıcaklık ise minimum 5°C, optimum 15-18 °C, maksimum 30°C' dir.
CO2' ye karşı duyarlıdır. Hafif ve humusça zengin topraklarda iyi gelişir. Kabakgillerde hastalık gövde yarası veya meyve çürüklüğü olarak adlandırılır.
Kısaca : Beyaz yoğun fungal örtü üzerinde düğme şeklinde siyah sert yapılı skloretler bulunur. Gelişmiş bitkide koltuk alma ile birlikte yara yerlerinden rahat girerler. Marulda fide döneminde, hıyarda çiçek döneminde çok görülür.
Bulaşma: Skloretlerden gelişen miselyumlarla toprakta olur. Bitkinin kök boğazı ve yeşil aksamından gelişerek ortaya çıkar.

Skloretlerin Bir sonraki Yıl Konukçu Bulup Çimlenmesi:
             İlkbahar                                               Çevreye Yayılır
Skloret      →      Apetesyum → Askosporlar             →             Konukçu üzerinde çimlenir.
            Çimlenir

Miselyum → Doğrudan doğruya kütikulayı delerek dokuya penetre eder (girer).

Skloret : Miselin olumsuz çevre koşullarına karşı denlenme halidir.

Yayılma : Toprak, tohum ve kalıntılarla yayılır. Su, rüzgar, nemli koşullar, nispeten düşük sıcaklık yayılmasında etkilidir.

Kışlama : Kalıntılarda, toprakta skloret oluşturmaksızın miselyum halinde yıldan yıla geçer soğuk gecelerde ise skloret oluştururlar. Skloretler uygun koşullarda toprakta 10 yıla kadar kalabilir.

Beyaz Çürüklük (sap çürüklüğü) Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Önlemler :
  1. Hastalığın kontrolü ilaçlamadan ziyade kültürel önlemlere olmalıdır.
  2. Üretimin sona ermesinden sonra sera toprağında dezenfeksiyon veya solarizasyon yapılmalıdır.
  3. Kanal, ark, ırmak suyu kullanılmamalıdır.
  4. Sık dikimden kaçınılmalıdır.
  5. İyi bir havalandırma yapılmalıdır.
  6. Üretim sonrası bitki atıkları toplanarak üreme organlarının toprağa düşmesi engellenmelidir.
  7. Nemin fazla olduğu sabah saatlerinde toz fungusitler kullanılarak yayılma önlenmelidir.
  8. Sistemik fungusitler kullanıldığında meyvede oluşacak çürüklük önlenir.
  9. Üretim sonunda toprak bel ile alt üst edilerek toprak üzerine düşen üreme organları toprak altına gömülmüş olur.
  10. Skloretli ölü bitkiler imha edilir.
  11. Yağmurlama sulamadan kaçınılmalıdır.
  12. Gövde üzerindeki yaralara ilaç sürülür.
  13. Konukçu olmayan bitkilerle ekim nöbeti uygulanmalıdır.
  14. Toprak 25-45 gün ıslak tutulursa skloretler çürüyerek ölürler.
  15. Sağlıklı bitki ile çalışmak ve hastalıksız fide kullanmak
Kimyasal Önlemler : Yayıcı yapıştırıcı kullanılır (iprodine). Benomyl, İprodine Quintozone, Procymidone, Vinclozine.

WP : Islanabilir toz gr/lt
EC : Sıvı ilaçlar cc/lt
Devamını oku »

Mildiyö Hastalığı

Domates Mildiyösü

Mildiyö Hastalığının Etmeni : Phytophthora İnfenstans
Mildiyö Hastalığının Konukçuları  : Domates, patates
Mildiyö Hastalığının Belirtileri: En tipik belirtisi yaprak üzerinde kesin sınırları olmayan merkezi kısmı kurumuş çevresi yağımsı mor renkli lekeler ve bu leke üzerinde mermerleşme (özellikle meyvede) denilen yaprakta girintili çıkıntılı bir lekelenme, esmer renkli grimsi-kahverengi bir küf tabakası, yapraklar yağ dökülmüş gibi ve girintili çıkıntılı kururlar.
  • Rutubetli ve serin havalarda bitkinin yaprak, gövde, dal ve meyvelerinde görülürler.
  • Yarı şeffaf koyu yeşilimsi renkli lekeler olur ve hızla gelişir. Yaprakların altında beyazımsı bir küf meydana gelir.
  • Sap ve meyvelerde kesin sınırları olmayan kahverengi lekeler olur.
  • Meyve üzerinde düzensiz çıkıntılar, girintili çıkıntılı mermerimsi bir tabaka olur.
  • Kapalı ve nemli ortamda çıkar.
  • Rutubet ve serin havada yaprak, gövde ve meyvede görülür.
  • Meyvede kurşuni yeşil leke olarak başlar sonradan lekeler kahverengileşir ve kırışır, meyvenin büyük bir kısmını kaplar. Bulaşmış meyveler sağlam görünse de hasattan 3-5 gün sonra çürür, sap ve meyvede kesin sınırları olmayan kahverengi leke görülür.
İlk bulaşma  : Bitkiye girişte stomalar etkilidir. Kışın yetiştirilen domates ve patates bitkileri aracılığı ile olur. %90-100 nemde sporongiumlar ve bunların içinde zoosporlar oluşur ve bunlar enfeksiyon yaparlar.

Gelişmesi için Elverişli Koşullar :
%90' ın üzerinde oransal nem, 8-37°C sıcaklık (optimum 10-25°C) soğuk gece ve ılık gündüzler hastalığın yayılmasında etkili olurken 30°C' nin üstündeki sıcaklıklar gelişmesini önlerler.

İkincil Bulaşma : Yeni sporangium ve zoosporların oluşması ile enfeksiyon devam eder.

Kışlaması: Domates ve patateste miselyum halinde kışı geçirdiği gibi kötü koşullarda da spor oluşturur.

Mildiyö Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri :

Kültürel Önlemler :
  • Domates üretimi , patates üretimi yapılan yerlerden uzakta yapılmalıdır.
  • Havalandırma iyi olmalıdır.
  • Fazla nem atılmalıdır.
  • Dayanıklı çeşitler yetiştirilmelidir.
  • Topraktaki fazla su drene edilmelidir.
  • Aşırı sulama ve gübrelemeden kaçınılmalıdır.
  • Bakım işleri sırasında bitkilerin yaralanmamasına dikkat edilmelidir.
  • Hastalıklı bitki atıkları yok edilmelidir.
  • Ekim nöbeti yaparken uygun bitki tercih edilmelidir.
  • Isıtma arttırılmalı ve sıcaklık farkı azaltılmalıdır.
  • Akşama doğru yağmurlama sulamadan kaçınılmalıdır.
  • Sistemik etkili ilaç kullanımı daha etkilidir.
Kimyasal Önlemler :
Kontakt Etkili Olanlar : Bakır sülfat, Mancozeb, Chlorothalonil, Captafol, Folpet tir. Yaprağa yapışırlar, koruyucu ilaçlamada daha çok tercih edilir.

Sistemik Etkili Olanlar : Oxadixyl, Cymoxanil, Metalaxiyl, Furalaxyl dir. Eğer koruyucu ilaçlamaya rağmen hastalık devam ediyorsa sistemik ilaçlama yapılır. Ayrıca Captan, Bakıroksiklorür, Maneb, Propineb, Ziram da kullanılır. Bu ilaçlar 7-10 gün arayla aşamalı olarak verilir.
Devamını oku »

Domates Erken Yanıklığı

Erken Yaprak Yanıklığı

Domates Erken Yanıklığının Etmeni : Alternaria Solani (Erken dönemde)
                                               Alternaria Tenuis (Olgunluk döneminde)

Domates Erken Yanıklığının Konukçuları : Domates, biber

Domates Erken Yanıklığının Belirtileri : En önemli belirtisi kesin sınırları vardır. Dağınık değildir. Yaprakta keskin kenarlı, iç içe geçmiş kahverengimsi hatta siyah yuvarlak halkalar şeklinde lekeler görülür. Saptaki lekeler daha küçük, meyvelerde ise daha büyük ve çöküktür. Yetersiz gübreleme ve taşıyabileceğinden daha fazla meyve bulunduran bitkilerde daha fazla görülür. Özellikle çiğ ve hafif yağmurlar yayılmasında etkilidir. Tohumdan bulaşma ön plandadır. Domateste daha sık görülür. Yayılmasında rüzgar ve yağmur en önemli etkendir. Lekeler sınırları belirgin koyu kahverengi ince ve kansatrik halkalar şeklindedir. Çapları 1-2 cm. önceleri gri kahverengi sonra koyulaşır. Açık olan daha sık görülür. Seyri yavaştır. Yaprak sap ve meyvede belirtiler görülür.

Botrytis (Kurşuni Küf) ile Alternaria (Domates Erken Yanıklığı) Arasındaki Farklar
  • Alternarianın belirtileri Botriytisin belirtilerine benzer ama Botrytiste lekeler dağınık ve grimsidir. Alternaria da ise lekeler kesin sınırları olan iç içe geçmiş yuvarlak halkalar şeklinde siyahımsı renktedir.
  • Serada Botrytis görülme riski, alternaria dan daha çoktur. Açık alanda ise alternaria daha çok görülür.
  • Botrytis te lekeler önceleri gri kahverengiyken hastalık ilerledikçe siyahlaşır, Alternaria da lekeler iç içe koyulu açıklı konsantrik halkalar şeklindedir.
  • Erken dönemde botrytis, alternariaya göre daha çok görülür.
İlk Bulaşma : Tohumdan miselyum yada konodilerle olur. Hastalık tohum ve topraktan bulaşır, rüzgar ve yağmur en önemli etkendir.
Gelişmesi : Nemli ve yağışlı havalarda bol miktarda konodi oluştururlar.
İkincil Yayılma : Konodilerle gerçekleşir. Çiğ hafif yağmurlar, su, rüzgar, nem etkilidir.
Kışlama : Hastalıklı bitki atıklarında konodi veya miselyum formunda veya tohumda miselyum halinde kışlar.

Domates Erken Yanıklığı ile Mücadele Yöntemleri:

Kültürel Yöntemler :
  • Nemi düşürmek için bitki civarında iyi bir havalandırma yapılmalıdır.
  • Bitki yaprağını ıslatmamaya dikkat edilmelidir.
  • Dengeli gübreleme yapılmalıdır.
  • Aşırı sulamadan kaçınılmalıdır.
  • Bitki atıkları (hastalıklı) yok edilmelidir.
  • Meyve seyreltmesi yapılmalıdır (gerekli ise).
  • Temiz ve sağlıklı tohum kullanılmalıdır.
Kimyasal Önlemler : Anilazine, Bakıroksiklorür, İprodine, Mancozeb, Maneb, Bakır Oksiklorür kullanılır.

Kontakt : Temas yoluyla (bitki yapraklarına bulaşarak) etki eden ilaçlar.
Sistemik  : Bitkinin iletim demetlerinden girerek (bitki öz suyuna, meyve iç dokularına) bitki bünyesinde yayılan ilaçlardır.
Devamını oku »

Kurşuni Küf (Botrytis Çürüklüğü)

Etmeni : Botrytis Cinerea
Kurşuni Küf (Botrytis Çürüklüğü) Konukçuları : Domates, biber, patlıcan, kabak, hıyar vs.
Kurşuni Küf (Botrytis Çürüklüğü) Belirtileri : En önemli belirtisi lekeler üzerinde oluşan kurşuni (gri renkli) küflerdir. Etmen bir zayıflık parazitidir. Genelde ısıtılmayan seralarda soğuk zararından sonra daha etkin görülür. Sera koşullarında bitkinin tüm organlarında görülebilir. Yaşlı yapraklar, sap, çiçek ve meyvede grimsi kahverengi bir fungal örtü oluşur. Kurşuni küf yaralardan giren bir hastalıktır. Yaprak, meyve ve kök boğazından, çatlak ölü dokulardan ve budama yerlerinden kolayca girip buradan sağlam dokulara bulaşır. Gövdede eliptik sulu lezyonlar şeklinde başlar. Bu lezyonlar yüksek nemde kurşuni küf tabakası ile kaplanır. Bitkinin hastalıkla kaplanan üst kısmı ölür. Yapraklarda üzeri kurşuni küfle kaplı kahverengi lekeler oluşur. Bulaşık çiçekler belirti göstermeyebilir. Hastalık daha çok mevsim sonlarına doğru görülür. Durgun nemli hava şartlarında ve düşük sıcaklıklarda ortaya çıkar. Meyvelerde yumuşak çürüklük olarak görülür. Oluşan yumuşak çürüklüğün üzeri kurşuni küfle kaplıdır. Meyve üzerinde sanki suyun kireci damlamış gibi lekeler ve yaprakta da sanki yağ akmış gibi küf tabakası vardır. Küf grimsidir. Botrytis kök boğazında da çürüklüğe yol açar. Bu da çökertendir. Küf tabakası dalın ana gövdeye birleştiği yerde olur ve dal kuruyarak ölür. İlk olarak su damlası gibi yuvarlak sarımtırak beyaz halkalar olur. Sonra yağlanmış gibi gri küfler olur. Botrytis Cinerea hemen hemen tüm bitkilerde görülür. Erkenci yetiştiricilikte botrytis çok sık görülür. Soğuk alanlarda daha yaygındır.

Kurşuni Küf (botrytis Çürüklüğü) Hastalığının Domatesteki Belirtileri :
  • Lekeler üzerinde kurşuni küf en önemli belirtisidir.
  • Meyve, yaprak, kök boğazı, budama yerlerinden gövdeye girer.
  • Botrytis sorunu görülen seralarda geç budamadan (yaprak, sürgün) kaçınılmalıdır. Çünkü geç dönemde görülür.
  • Meyve üzerinde gri küf tabakası halinde kendini yoğun ve net bir şekilde gösterir.
  • Ham meyvede ortası kahverengi yuvarlak küçük halka şeklindedir.
  • Çıkış sıklığı yaygındır.
  • Örtü altında daha sık görülür.
  • Dalın ana gövde ile birleştiği yerde gri renkli kuruma,
  • Kök boğazında gri renkli çürümeler,
  • Meyvede su damlası lekesine benzer lekeler,
  • Yapraklarda yağımsı bir şey akmış gibi lekelenmeler görülür.
Kurşuni Küf (botrytis çürüklüğü) Hıyardaki Belirtileri :
  • Yaprak üzerinde değişik alanlarda sararma, kuruma  ve sonra dökülmeler, bu kuruma yaprak içinde ise delik kenarında ise yırtık şeklindedir.
  • Önce renk açılması daha sonra kuruma ve parçalanma şeklinde ilerler.
  • Meyve uç kısmında çürüme, yumuşama, daralma olur ve kurşuni küf rengindedir.
  • Çiçekli bitkilerde nem çektiği için (çanak yaprak) daha sık görülür.
  • Etmen zayıflık parazitidir. Bitkinin zayıf düştüğü anda ortaya çıkar.
  • Nem ve düşük sıcaklık en önemli etmendir.
  • %95 nispi nem, 17-23°C sıcaklık yayılmasında etkilidir.
Parazit : İhtiyaç duyduğu besini başka bir canlıdan hazır olarak alan.
Kışlaması: Skloret halinde (8-10 ay) uzun süre canlı kalabilirler.
İkincil Bulaşma : Fungusun skloreti uygun koşullar bulunca çimlenir.
İkincil Yayılma : Konodilerle olur.

Botrytis Çürüklüğü (Kurşuni Küf) ile Savaşım Yolları :

Kimyasal Mücadele : İlaçlar dönüşümlü olarak kullanılır.
  • I. Grup : Chlorofhalonil, Dichlofluanide, Thiram
  • II. Grup: Benomyl, Carbendazine, İprodine, Vinclozohn, Procymidone
Kültürel Önlemler:
  • Savaşı güçtür.
  • Sık dikimden kaçınılmalı, yetiştirme devresinde çok sulama yapılmamalıdır.
  • Nemi düşürmek için iyi bir havalandırma (maxsimum düzeyde)  yapılmalıdır.
  • Soğuktan korunmalı, gerekirse ısıtma yapılmalı ve ısı perdesi kullanılmalıdır.
  • Hastalıklı bitki veya bitki parçacıkları derhal seradan uzaklaştırılmalıdır.
  • Bitkiler üzerinde çiğ, su damlası oluşumundan kaçınılmalıdır.
  • Büyük yara yerleri oluşmaması için sürgünler büyümeden alınmalıdır.
  • Gövde üzerinde belirti görülen yerlere fırça ile bakırlı fungusit sürülmeli, madeni yağ sürülmelidir.
  • Hasat sona erdikten sonra toprak ilaçlaması veya solarizasyon yapılmalıdır.
  • Sıcaklık ve nispi nemin yükselmesi önlenmelidir.
  • Hasat sonrası bitki atıkları seradan sökülüp uzaklaştırılmalıdır.
Devamını oku »